AYLA VE AHMET





Telaşla eve girdi. Kısa zaman önce aldığı yeni mavi gömleğini giymişti o gün. Geniş paçalı kot pantolonu ile uyumunu sevmişti. Ne de olsa gözleri de maviydi. Hafif kırlaşan saçları, mavi gözleri ile giydiği mavi tonlu kıyafetler onu yakışıklı bir orta yaş erkeği yapıyordu. Giyimine de her zaman özen gösterirdi. Hiçbir zaman standartın altında bir kıyafeti olmamıştı. Kullandığı renk ve modeller modaya uygun ve lüks katagorisindeydi. Sağlığı ile pek ilgilenmez ama bakımı ile oldukça ilgiliydi.



Görüntülere önem verirdi. Fazla gülümsemeyen, ciddi bir duruşu vardı. Ciddi duruşu, tarz giyimi ve mavi gözleri ile kızları kendine ilgisiz bırakmıyordu. O da her erkek gibi beğenilmekten hoşlanıyordu.
Ayla onunla evlenebilmek için çok uğraşmıştı. Ve bu uğraşı hiç bitmeyecekti. Ayla da çok hoş bir kızdı ama birbirlerinden çok farklıydılar.
Ayla lüks hiçbir şeyi sevmez son derece sadelikten yanaydı. Neredeyse hayatında en lüks şey Ahmet’ti. Onun için öğrenmek, okumak ve faydalı işler yapmak ön plandaydı. Güçlü bir kadındı ama konu Ahmet olunca o güçlü kadından eser kalmıyordu. Sağlığına dikkat eder ama bakımını ihmal ederdi. O yüzden Ahmet’in erkek olarak bakım merağı onu rahatsız ederdi. Bazen kıskanırdı.

Ahmet fiziksel olarak Ayla’nın yanında biraz daha havalı ve dikkat çekici kalıyordu. Ayla ise kültür ve kariyer bakımından Ahmet’ten daha iyi durumdaydı.
Farklı konularda marifetliydiler ve farklı şeylerle meşguldüler. Böylelikle istekleri ve merakları aynı olamıyordu. Bu farklılıklar giderek ara açmıştı evliliklerinde. Sanki iki uçurumun iki farklı yakasında karşı karşıyaydılar artık. Uykusunda hep aynı anda uyanıyordu Ayla, uçurumun boşluğunda düşmüş hissi ile irkilip gözlerini açıyordu nefesi hızlanarak. Sonra eli hemen en sevdiği masa lambasına uzanıp düğmesine dokunur, odanın aydınlanması ile kendini daha güvende hissederdi. Nefesi rahatlayınca başını sağa döner, Ahmet yanında uyuyor diye  rahatlayıp lambayı söndürerek tekrar uykuya dalardı. Ahmet yanındaydı o zamanlar, karşısında değildi. Somut olarak öyle görünüyordu. Eve bazı zamanlar geç gelse de şimdi evdeydi kocası.
Elleri küçücüktü Ayla’nın, yaşı ilerlemiş olmasa hafif kırışıklıklar tenini sarmış olmasa ellerine bakıp çocuk sanılabilirdi. Kalbi de elleri gibi çocuksuydu. Hemen mutlu olur ve çok hızlı mutsuzlaşabilirdi. Hızlı değişim gösterebiliyordu duyguları. Kızdığında ya da bir şeye canı sıkıldığında hemen hırçınlaşırdı.
O gün de yine çok hırçın ve çok sinirli olduğu bir gündü. Ahmet’i eve hınçla çağırmış aslanın sırtlan avında koştuğu gibi kendisi de hırsla eve ulaşmaya çalışıyordu.

Ahmet merak içinde eve girmiş, ayakkabılarını çıkarmış ve salona yönelmişti, tedirgindi. Ona en yakın koltuğa oturdu. Kısa süre sonra o koltukları evlenirken birlikte aldıkları günü hatırlamıştı. Yine doğu ve batı gibiydiler, birisi rahat koltuk isterken öteki bir renk beğenmiş aklı onda kalmıştı. Sonunda ikisine uygun bir takım bulmuşlardı. En azından birlikte karar verebilmişiz diye düşündü. Son zamanlarda hiç böyle bir şey olmamıştı. Sonra bu son zamanları düşündü ve bunun 10 yıl olduğunu fark etti. Zaman nasıl geçmiş ve nasıl bu kadar birbirlerinden uzaklaşmışlardı. Halbuki uzun süre koltuk taksitlerini ödediği günler çok yakın gibiydi.
Ayla’nın onun taşkınlıkları için verdiği mücadeleleri düşündü. Koltukta uyuduğu dönemlerde eve genelde geç ve alkollü geliyordu. İlk defa bunları düşünüyordu ve sebebini henüz kendine itiraf etmemişti. Halbuki Ayla onu tanıdı tanıyalı onunla ilgili uğraşı bitmiyordu.
Ayla, kocası yanlış insanlarla yanlış şeyler yapmasın ve onu da üzmesin istiyordu. Nasıl olsa istemek bedavaydı. Ama sonuçlarının maliyeti belkide çok pahalıydı.
O gün, eski bir arkadaşı ile karşılaşmıştı. Çok uzun zamandır görüşememişlerdi. Acele işleri olmasına rağmen dayanamayıp bir kahve molası vermeye karar verdiler. Pelin, evlenmiş ve kısa süre sonra da ayrılmıştı. O yüzden özgürlüğünün tadını çıkarmaktan yanaydı. Gece hayatını ve gece eğlencelerini de oldu olası seviyordu. Çok sık olmasa da gece takıldığı bir bayan grubu vardı. Eski anılarını konuşurlarken birden Ahmet’le bir kaç kez barda karşılaştıklarından söz etti. Ayla, o an duyduklarıyla tüm vücudunun ısındığını hissetti.  Kulakları o harfleri içeriye almamış olmayı çok isterdi. Harflerin oluşturduğu sesler içeriye girdikçe ısısı arttı arttı arttı. Kalbi ise sıkışmaya başladı ve bir anda acıdı. Kahvesinin son yudumunu zor yuttu.
Bir anda içindeki sesler Pelin’in sesini geçmeye başladı. Arttı arttı ve sonra onu duymamaya başladı.
Nasıl ya? Ne zaman gitti? Benim niye hiç haberim yok? Pelin’le karşılaştığını neden sakladı? Sonunda duyacağımı bilemedi mi koca adam? Kiminle gitmiş olabilirdi ki? Birden iç dünyasındaki sorulardan sıyrılıp Pelin’e döndü.
Pelin: “Sana selam yollamıştım, unutmuş mu yoksa?”
Ayla: “Evet! Ahmet çok yoğun, unutmuş olmalı. Sen çok sık gidiyor musun o bara? Hangisinde karşılaştınız?
Pelin: “Ayda bir gidiyorum canım. Ama o akşam çok eğlenmiştik Ahmet’in de keyfi çok iyiydi.”

Modu iyice düşmüştü Ayla’nın. İçini çok derin bir hüzün kaplamıştı ve daha fazla orda kalmak istemedi. Bir anda Ayla’nın sesiyle irkildi.

Ayla: “Aaaaaa Pelin’cim benim doktor randevum vardı seni görünce tamamen unuttum. Hemen çıkmalıyım. Sonra görüşelim ne olur? Bir daha arayı bu kadar açmak yok tamam mı?”

Ayla da oradan hızla ayrıldı ve kendini arabasına attı. Sonra hemen Ahmet’i aradı. Hemen eve geliyorsun çok önemli dedi.
Ahmet şaşırdı ama “tamam” dedi.
Ayla için ok yaydan çıkmıştı. Sakinleşemiyordu bir türlü. “Olmuyor bu adamla olmuyor! Olmayacak! Gençler gibi senin barda ne işin var? İnsan niye bara giderdi ki! Eğlence insanın ailesiyle olması gerekmez mi?”
Peki bu ilişkide hatalar neler?
Neden sonuç böyle oldu?
 “Bir ilişkide gece uykuların kaçıyorsa ve sen bir türlü huzurlu değilsen ya yanındaki kişi yanlış ya da senin bu ilişkide düşkünlük miktarın yanlış. İkisini de kabul etmek zor. İnsan ancak ilişkilerle ilgili gerçek bilgilere ulaşırsa gerçek problemini anlar. Gerçek problemini bulan gerçek çözüme ulaşır.”
 Peki şimdi Ayla ne yapsın?

Yorumlar

  1. Emeklerinize sağlık.
    ALLAH problemlerimizin gerçeğini görmeyi nasip etsin, gerçek çözümleri de uygulayabilecek irade versin İNŞAALLAH. Amin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tek Olmak Yalnız Olmak Demek Değildir Oysa!

KADER AĞLARINI ÖRÜYOR...

GEÇİCİLİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK AMAÇ...