KOMŞU BASKISI


Komşuluk ilişkileri her zaman biraz kıt olmuştu Lale’nin. Öte yandan bir süredir karşısına komşu hakkı ile ilgili şeyler çıkıyordu. Bunlar da onu çok düşündürüyordu. Komşuluk ilişkileri zayıf biriydi ve artık bu yönü onu rahatsız eder olmuştu. İnsanın olumlu olmayan bir yönünün farkına varması önemliydi. O özelliğinin kendisini rahatsız etmesi de öyle. Yoksa değişim, dönüşüm olmazdı. Dününe göre daha iyi bir insan olma derdi vardı Lale’nin. Bu yüzden fark ettiği, rahatsız olduğu zayıf yönünü dönüştürüp komşuluk ilişkilerini güçlendirmek istiyordu. Bununla birlikte komşuluk ona, dünyanın en zor işi gibi geliyordu.



Eşinin işi nedeniyle Kayseri’ye taşındıklarında yeni şehir, yeni kararları oldu. “Nihayet farklı bir şehir, farklı bir ev” diye düşündü. “Komşuluk yapmak için yepyeni bir başlangıç. Ben de artık iyi bir komşu olacağım.” Bu düşüncelerle yerleşti yeni evine. Karşı komşusu ile tanıştı önce. Dört çocuklu, gündemi sadece çocukları olan, kendi halinde bir kadındı. Üst komşusu ile tanıştı sonra. Yaşlı, tek başına yaşayan bir teyze idi. Alt komşuya indi, bastı zile, açan yok. “Herhalde tatildeler” diye düşündü. Çünkü Ağustos ortasıydı, yaz sıcakları… Başka da kimseyle ilişki kuramadı ama karşı komşu, üst komşu, alt komşu üçgeni şimdilik yeter diye düşünüyordu zaten. “Bir de alt komşular evlerine gelse…”

Nihayet evlerine geldiklerini bir bağırtıyla anladı Lale. Önce ne olduğunu kestiremedi bile. Eşler arası kavga sandı, kulaklarını sakındı. Başkalarının mahremini duymayı da kulak kabartıp dinlemeyi de sevmezdi. Sonra çocuklar uyardı: -Anne, komşu galiba bize bağırıyor. -Niye ki? Oğlunun odasını süpürmüştü, meğer ona kızmış adam. -Ormandan mı geldiniz? Apartmanda yaşamayı bilmiyorsanız oturmayın... Çok üzüldü Lale. Saate baktı, öğleden sonra ikiyi gösteriyordu.

Görgü kurallarına uygun olmayan bir süpürme saati de değildi. Lale bilmiyordu ki hangi saatte ve günde süpürürse süpürsün adam aynı tepkiyi verecekti. Sonrası artan bir baskıya dönüştü. Lale, akşam üstü saatlerine aldı süpürmesini; olmadı. Haftada iki güne düşürdü; olmadı. Haftada bir güne düşürdü; olmadı. O ara karşı komşuya çıtlattı konuyu. Meğer, kendilerinden önceki dört aile de aynı problemden dolayı taşınmış.
“Hangi problem kaçarak çözülmüş ki?” diye düşündü Lale. Bir yolu olmalı.
“Acaba konuşsam mı?”
Adamın hakaretlerine aldırmıyordu, çünkü tanışmıyorlardı. Kişiselleştirmemeye karar vermişti. Adam erken yaşta emekli olmuştu. Oysa sağlıklı ve genç görünüyordu.
-Belki de farklı bir nedenle emekli edildi, diye konuştular evde. Anlamaya çalışıyorlardı, evde en küçük seste birbirlerini uyarıyorlardı. Empati yapın denir ya hani, empati yapmaktan bihal oldular. Tüm aile artık öyle bir noktaya geldi ki tek gündem alt komşu oldu.
-Sen inip bir konuşsan, dedi eşine bir gün Lale.
-Yok sen önce eşiyle konuş. İki kadın konuşun, olmazsa ben adamla konuşayım.”
-Of...

Adam bağırdıkça Lale sanki mahşerde komşu hakkı hesabına çekiliyordu. Komşu hakkı öyle bir şeydi ki nerdeyse birbirine mirasçı olacak kadar anlamı olan bir ilişkiydi aslında. Buna karşılık Lale komşuluk ilişkilerini bu zamana kadar fazla geliştirmemişti. Günümüzde kim komşularıyla ilişki geliştirmeye önem veriyor ki artık. Kimse için önemli olmasa da Lale için artık anlamı ve önemi vardı. Belki de bu kadar ertelediği için yaşıyordu bu problemi.

Öyle oldu ki; rahatsızlık vermemek için haftada bir gün bile evi süpüremez hale geldi Lale. Komşunun öfkesinde ve bağırmalarında azalma var mıydı? Maalesef hayır… En ufak sese karşılık başlıyordu bağırmaya. Mesele sadece süpürge değildi ama ev yaşamlarında onları en çok etkileyen konu buydu. Bazen oturup bilgisayarda bir şeyler yaparken bile bağırtı başlıyordu. Hemen çocukların odalarını kontrol ediyordu;
-Bir şey mi yaptınız?



ŞİMDİ BU İNSAN NE YAPSIN?

Eline oklava alıp yere “güm güm” vursun mu? İnadına daha çok gürültü mü yapsın? Masa sandalyeleri fütursuzca oraya buraya mı sürüklesin?
Yöneticiyi mi arasın? Polise mi şikayet etsin?
Benzer hakaretlerle misilleme mi yapsın?
Ses kaydı alıp, sosyal medyada ele güne rezil mi etsin?
Bunların hiçbiri Lale’ye yakışır hareketler değildi ve yapmadı da…
Ta ki….
O gün, artık evde tozlar her yerde uçar koşar durumda iken inip kendi konuşmaya karar verdi Lale. Usulca indi, zile bastı, bekledi, açan yok. Aslında daha önce de birkaç kere böyle inmişti ama kapıyı açan olmamıştı. Yukarı çıktı, eve sığamadı, tekrar indi. Tekrar bastı zile ve tekrar… Yok!...
Tekrar çıktı,
“Bir şey yapmak lazım. Her ne olacaksa bugün bu işin çözülmesi lazım.”
“Bu iş bugün çözülecek!”
“Ne yapsam? Ne yapsam?”
Aklına mektup yazmak geldi.
“Madem kapıyı açmıyor, bir mektup yazıp kapıya asayım. Eninde sonunda evin kapısını açacaktır değil mi?”
Oturdu mutfakta, başladı yazmaya. Yazarken aklında iyi davranmak vardı. Hani anaya, babaya, akrabaya, yetime, yoksula, yakın arkadaşa, yolcuya, emri altındakine, yakın ve uzak komşuya iyi davranmak var ya… O da iyi davranmayı merkeze aldı.
Komşum benden yana güven içinde ve eminlik duygusunda olmalı. Ben iyi davranan taraf olmalıyım.


“Kıymetli komşumuz,
Ben üst komşunuz Lale. Daire 12. Defalarca kapınıza gelip konuşmak için zile bastım. Ama size ulaşmam mümkün olmadı. Bu yüzden yazmaya karar verdim.
Biz, küçük çocuğu olmayan, evde kendi halinde bir aile ne kadar ses çıkarırsa o kadar, hatta daha az ses üreten bir aileyiz. Bununla birlikte elektrik süpürgesi çalıştırdığımızda, sizin aşağıdan çok rencide edici tepki vermeniz beni fazlasıyla üzüyor. Söylediğiniz her şeyi duyuyorum. Çünkü duvarlar çok ince. Buna karşılık, bizi tanımıyor olmanız ve kötü niyetle yapmadığımızı bilmediğiniz için aynı şiddette cevap vermeye de kalkmıyoruz.

Şundan emin olun, size rahatsızlık vermek niyetiyle bizde bir davranış olmaz. Öte yandan ses hassasiyetinizi anlamaya çalışıp buna göre karşılıklı birbirimizden emin olalım isterim. Çünkü ben de yürek çarpıntısı olmadan evimi süpürebilmek istiyorum. Özellikle öğleden önce süpürmemeye dikkat etmeme karşılık, süpürme işini haftada bir güne düşürmeme karşılık, hatta artık süpürmememe karşılık sizin reaksiyonunuzda bir değişiklik olmaması, beni bu mektubu yazmaya itti.


Gelin sizinle ortak bir paydada buluşalım. Evimiz, her ev gibi kirleniyor ve ben süpürmek zorundayım. Siz de ses konusunda hassasiyet içindesiniz. O zaman günün belli bir saatinde anlaşalım. Örneğin her gün saat 16:00-17:00 arası benim olsun. Bir saat içinde ben süpürme işini halledeyim. Siz de o bir saati, anlaşma gereği hoş görün. Derdim tepenizde gürültü üretmek değil, evimi temizlemek. Zaten her gün süpürge tutan biri değilim. Ama hangi gün olacağı da belli olmayacağı için saat 16:00-17:00 arası diyelim. Sizin için daha tercih edeceğiniz bir saat varsa ona da uyarım. Yeter ki şu gerilimi yaşamayalım. Ne siz üzülün ne de biz. Bu teklife olumlu karşılık vereceğiniz ümidi ile.

Lale Gürpınar
05..….

Not: Ekstra rahatsız olduğunuz anlar olursa bu numarayı arayıp nazikçe belirtmeniz halinde hemen tedbir alacağımızdan emin olabilirsiniz. Selamlar.”


Kararla eylem arasında süre olmaz. Hiç tereddüt etmedi, bir an beklemedi, mektup elinde aşağıya indi Lale. Tam kapıya sıkıştıracakken son kez zile bastı. Adam açmasın mı? Lale elinde mektupla adam karşısında, önce ne diyeceğini bilemedi.

-Şey, ben üst kat komşunuz Lale. Ses problemi nedeniyle geldim.” demesi ile adam yeniden başladı. Adam konuşuyor, Lale içinden “Kabı boşalsın iyice… Dolu kaba su konmaz” diyordu. Adam geçmiş tüm komşuları da iyice şikâyet edip nihayet susunca,
-Bitti mi? dedi Lale.
-Başka söylemek istediğiniz bir şey yoksa, şimdi konuşma sırası bende. Ben sizi dinledim. Siz de beni dinleyin lütfen.
Ve mektupta yazanları sözlü anlattı. Düğümü çözen, sakince ifade edilen şu cümle oldu:
-Süpürgeden rahatsız olmakta çok haklısınız çünkü duvarlar gerçekten çok ince. O kadar ki biz aylardır, siz aşağıda ne söylüyorsanız çok net bir şekilde yukarda duyuyoruz. Ettiğiniz tüm rencide edici sözler sanki salonumuzda yüzümüze bağırıyorsunuz gibi duyuluyor.

Adam çok utandı. Mektubu almak istemedi. Hayır anlaşma saatine gerek yoktu.
-Sizi böyle hayal etmemiştik. Ne demek… Ne olur hakkınızı helal edin. Bize böyle yaklaşan hiç olmadı. Herkes çok kavgacıydı. Ama şimdi size ne diyeceğimi bilemiyorum. Çok, çok utandım. Ne olur hakkınızı helal edin.


Yine de mektubu bıraktı Lale.
-Eşiniz de okusun. Numaram da var. Komşu hakkı önemli. Benden emin olun. Ben de sizden emin olayım. Bir ihtiyacınız olduğunda ilk bize gelin, dedi.
Karşılıklı gönül aldılar, sözleştiler, helalleştiler, iyi dileklerle ayrıldılar.

Lale şaşkın, mutlu, kalbi şükür dolu bir şekilde evine çıktı. Sonraki dönemlerde hiç sözünden esnemedi. Evde herkes işlerini anlaşma saatine göre programlıyordu.
Üç ay sonra, öyle oldu ki hastaları nedeniyle acilen memlekete gitmeleri gerektiğinde, çiçekleri sulayacak kişi ihtiyacı doğdu. Karşı komşusuna anahtar bırakmak istediler.
-Yeminim var, ben komşu anahtarı almıyorum, dedi kadın.
Ne yapalım?
Alt komşu!
Yok canım, olur mu ki?
-Niye olmasın? dedi Lale. Biz karşılıklı sözleştik, bir ihtiyacımız olursa birbirimizin kapısını çalacağız.
-Biz normalde kimsenin anahtarını almayız ama tabii ki size yardımcı olmak isteriz. Çiçekleriniz bize emanet, gözünüz arkada kalmasın.

“İyi komşu bir nimettir.” diye düşündü Lale, tekrar böyle iyi komşuları olduğuna şükrederek.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tek Olmak Yalnız Olmak Demek Değildir Oysa!

KADER AĞLARINI ÖRÜYOR...

GEÇİCİLİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK AMAÇ...