Herkes Gerçeğinin Mahkumudur!
Adam mahkeme salonundan içeri girdi. Bir anda salonda ki tüm konuşmalar kesildi. Sonrası… Kesik kesik ağlama sesleri ve fısıltılar. Herkes ona bakıyordu, kimileri şefkatle, kimileri ise nefretle. Öyle ya… İnsan hep kendi yargısıyla bakar olaylara. Henüz hüküm kesinleşmemişti ama insanlar çoktan hükmünü vermişti.
Bir hükmün ortaya çıkması için gerçeğin ortaya çıkması gerekmez mi? İnsan nasıl olur da tam anlamıyla bilmediği bir şeye düşman ya da dost olabilir ki? Önce gerçekle sahteyi araştırması gerekmez miydi? Peki, o zaman gerçek ne, sahte ne? Mutlaka bir açıklaması mutlaka bir tanımı olmalı. Bir şey gerçekse sana bana göre olmamalı. Olmamalı ki, insanlar birleşebilsin. Olmamalı ki hükümler herkesi tatmin edebilsin. Peki, bu mümkün olabilir mi diye soruyorsan… Henüz Deneyimsel Tasarım Öğretisi hayatına girmemiştir. Şayet aramaya devam edeceksen elbet bir gün karşına gelecektir. O gün sana sadece gerçekler aktarılacak…
Aktarıcı kimliğinden ve övgüden uzakta olarak, sadece gerçeği aktarmanın heyecanı ve azmiyle, sırf dününe göre daha başarılı ve mutlu ol diye, Deneyimsel Tasarım Öğretisinin müfredatını, kendi gerçeklerinden ayırarak sunuyor olacak. Sonra bunları irdelemen, test etmen istenecek. Sonrası mutlaka bir karara dönüşecek. Gerçek bu, peki sen ne kadar hazırsın bu gerçeğe? Sonrası her gerçeği aktaranın öyküsüyle benzeşecek… Tıpkı Dr. Bennet Omalu’nun öyküsü gibi…
Dr. Omalu Amerika'da yaşayan Nijerya göçmeni bir hekim. Dr. Omalu adli vakalara bakan bir nöropataloji uzmanı. Bir otopsi doktoru olan Omalu, diğer hekimlerden biraz farklıdır. Çalışma yaparken iz ve işaretleri önemser. İncelediği bedenlerin kendisine bir şey anlattığına inanır. Bundan dolayı otopsi esnasında cesetlerle konuşur. Çok disiplinli bir adli hekimdir, mutlaka gerçekçi nedeni bulmaya çalışır. Bundan dolayı mesai arkadaşları tarafından pek sevilmez.
Dr. Omalu bir gün bütün hayatını değiştirecek bir vakayla karşılaşır. Amerikan futbol dünyasının efsane isimlerinden biri intihar etmiştir. Futbolcu, son yıllarında insanlardan izole bir şekilde yaşamıştır. Yaşadığı ağır psikolojik sorunlar nedeniyle tedavi görmüştür. Sonrasında ise dayanılmaz acıları sebebiyle ölümü tercih etmiştir. Herkesin normal kabul ettiği bu süreci, Omalu normalleştirmedi. Bu bir ölüm vakasıydı ve evet intihardı. Yine de Omalu bundan emin olmalıydı. Söylenenlere göre değil gerçeğe göre davranmalıydı. Dr. Omalu yaptığı teşhiste intihar nedenine ulaştı. Oyuncu çok ağır bir beyin travması yaşamıştı. Bu travma yavaş yavaş oluştuğu için olay psikolojik olarak değerlendirilmişti. Peki, bu travmaya etken olan şey neydi?Oynadığı futbol müsabakalarında başına aldığı darbelerdi. Dr. Omalu Amerikan tarihini tamamen değiştirebilecek bir buluş meydana getirdi. Buluş: "Bu oyun insanları ölüme sürüklüyor"
Tabi ki bu kabul edilebilir gerçek olamazdı. Çünkü gerçek insanların çıkarlarına tersti. Bundan dolayı da Amerikan Futbol Federasyonu bu gerçeği reddetti. Dr. Omalu ölen diğer futbolcularda da aynı hastalığın olduğunu ispatladı. Yaklaşık 40 futbolcu benzer durumdan dolayı intihar etmişti. Dr. Omalu'nun tezi ispatlandı fakat yalancılıkla suçlandı. İnsan sağlığı için çalışan bu kişi insanlara tehdit olarak yansıtıldı. Evi taşlandı, eşi ve kendisi tehditler aldı. Amerikan gizli servisleri tarafından sorgulandı. Görev aldığı şehirden ve işinden uzaklaşmak zorunda kaldı. Ondan sadece istedikleri, bu gerçeğin kendisinde kalmasıydı. Susarsa bir şey olmayacaktı, doğruyu söylemesi ona fayda sağlamayacaktı. Dr. Omalu tüm baskılara rağmen gerçeği savunmaktan vazgeçmedi.
Sonunda vakaların artması artık bu saklanamaz gerçeği ortaya çıkardı. Mesleki kariyeri ve hayatı tehlikeye giren Omalu tarihin başarı sayfasında yer aldı. Tabi ki, gerçeği sahip olan ve savunan sonunda üstün olacaktı.
Tıpkı Galileo gibi… Bu ünlü bilim adamı çağının ötesinde bir buluşa imza atmıştı. Yaptığı gözlemlerle Güneş Merkezli Evren teorisini yayınladı. Hepimizin bildiği dünya yuvarlıktır bilgisiyle sunumlar yaptı. Öğrenciler yetiştirdi, ta ki… 1633 yılında çıkardığı kitaba kadar. Bu kitap Katolik Kilisesinin çıkarları ve söylemleriyle tersti. Bundan dolayı Enginizasyon mahkemesi kendisini aforoz edip ev hapsine mahkûm etti. Gerçeği ispat etmişti ama çıkara ters gelmişti. Bundan dolayı hapsedildi ve mahkûmiyeti esnasında yaşamını yitirdi. Tabi ki sonrasında hak ettiği değer kendisine verildi. Teorisi gerçek olarak kabul edildi. Çünkü gerçeğe sahip olan eninde sonunda üstün olacaktı.
Hükümlü mahkeme salonunda yürürken gözü annesini aradı. Öyle ya… İnsan dara düştüyse kendisini en çok kollayanı, İnsan zorda iken sığınabileceği bir yeri, İnsan zorda iken merhameti ve şefkati arar. Sonra annesiyle gözleri buluştu. Sarılacak kadar yakın olup da, dokunamayacağı bir uzaklıkta, anası oğluna bakıp; "ne yapsan da ben kıyamam sana, kimsede kıymasın sana" demek istedi ama söz bazen kâr etmezdi. Ortada bir hükümlü varsa mutlaka tarafı olan ve olmayan da vardır. Çünkü insanlar tarafı gerçeğe göre değil, isteklerine göre şekillendirir. Hükümlü yerine geldi, bir süre sonra da hakim. Hakim gerçeği istiyordu. Çünkü gerçeğe göre hükmetmesi gerekiyordu. Hakim sordu? Gerçeği yalnızca gerçeği söyleyeceğine yemin eder misin? Hükümlü bir süre sessiz kaldı. Neden gerçeği aktarması için yemine gerek vardı? İspat için yemin şart mı? Bir insan yeminsiz gerçeği ortaya koyamaz mı? Sonra annesine bir daha baktı. Ne bir veda nede bir kavuşma… Ya Omalu gibi yaşarken gerçeği kabul edilen… Ya da ölümü ardından gerçeği keşfedilen olacaktı… Sayın Hakim dedi, Gerçek…
Yorumlar
Yorum Gönder