AYLA VE AHMET 2



Ayla ve Ahmet'in saadeti neye bağlıydı.. Ayla, zihninde birçok soruyla eve yaklaşıyordu. Yaklaştıkça kalp atışlarının arttığını hissediyordu. Hatta bir an kalbinin sesini çok net duydu. Duyduğu kalp sesiyle heyecanı daha da arttı. Şimdi eve girip nasıl bir tavır izlemeliydi? Ahmet’i eve çağırmış o da hemen gelmişti. Ahmet, salonda beklerken kendi istekleri doğrultusunda zihninde oluşan soruları düşünüyor, Ayla da eve yaklaştıkça kendi sorularını içinden soruyordu. Bir an durup, “eve hiç gitmeden buradan tamamen çekip gitsem mi?” diye düşündü. Ancak, iç sesi rahat bırakmadı onu. “Sorularına cevap bulmadan, içini dökmeden nereye gideceksin Ayla?” diye yanıtladı kendi sorusunu. “Önce içindekileri ona söyle sonra gideceksen yine gidersin.” Zihnini durduramıyordu. Ahmet’e çok kızmış, çok hırslanmıştı.
Kısa bir an yine durdu ve tekrar düşündü.


“Şimdi gidip tartışsam, hesap sorsam ne olacak? O kendince bana cevaplar verecek ve belki kendini haklı çıkaracak. O zaman ben ne yapacağım? Kabul edip oturacağım, sonra ne değişecek? HİÇ! Kocaman bir HİÇ! Peki, hiç konuşmasam, bile bile sussam? Olmaz, bu hiç olmaz. İçime atıp atıp kendimi perişan edemem. O zaman, o da rahat rahat hayatına devam eder. Ben de en ufak bir şeyde şüpheye düşer mutsuz olurum. Mutsuz oldukça onu da rahatsız ederim. Yok yok, bu da iyi bir çözüm değil!
O zaman eve gidip hiç tartışmadan, yeter artık bitti, senden ayrılıyorum mu desem? Nasıl olsa yürümüyor, tartış tartış nereye kadar. Bitsin gitsin! Oh kafam rahatlar en azından. Geldi mi gelmedi mi? Yalan söyledi mi söylemedi mi? Hayatında başka biri var mı yok mu? Artık hiç uğraşma Ayla, nasıl olsa güvenin de yıkıldı. Bundan sonra zor güvenirsin ona. Evet evet en iyisi direkt ayrılmak.” 
……………………………………………………………………………………….
Ya geçerli bir açıklaması varsa? Geçerli bir sebebi? O zaman bu kadar yıllık evliliği yargısız infazla bitirmiş olmaz mıyım? Yok, olmaz! Belki ayrılırız ama ilk karar bugün bu sebeple olmamalı.
İyi de benden habersiz bara gitmenin nasıl bir haklı sebebi olabilirdi ki? Olamaz! O zaman ayrılmak, bitti demek iyi bir fikir mi?
Evliliğimi eşim bara gitti diye bitirmeli miyim? Bu geçerli bir sebep mi?
Ortada yalan da yok, sadece söylememe var. Bildiğim kadarıyla aldatma da yok. Bu yüzden ayrılmalı mıyım?
Allahım beynim çatlayacak, ne olur bana yardım et. Ne yapmalıyım?

Kalbi biraz yorulduğundan derin bir nefes aldı ve alırken gözlerini de anlık kapatmıştı. Gözünü kapayıp açmasıyla onu tüm düşüncelerinden koparıp dış dünyaya getiren bir ses duydu. Sesi anlamak için bakındığında anladı ki önündeki arabaya çarpmıştı.
Allahım, bir bu eksikti!
Ahmet’i eve çağırırken yaşadığı hırstan farklı bir şekilde, sanki üzerinde çok büyük bir ağırlık varmış gibi, zorla ve yavaş hareketlerle arabanın kapısını açtı. Vücudunu çok zor kaldırabildi. Sanki bedeni iki tonluk bir taş taşıyordu. Yavaşça arabadan indi. Bir adım attı ve çarptığı arabadan genç bir hanım çıktı. O da Ayla’nı tam zıttı bir haldeydi. Nasıl canlı, nasıl enerjik, kazaya rağmen tebessümle arabadan indi.  Üstelik de ona çarpan Ayla’ydı. Hızla Ayla’nın yanına geldi.
- İyi misiniz? diye sordu.

Ayla, o haliyle bile kızdaki olumlu farklılığı algılayabildi. Bir an içinde bir rahatlama hissetti. Sanki oraya bir yerden serin bir hava üflenmişti. Sonra kızın gözlerine baktı ve istemeden ağzından kelimeler akıp gitti.
- Çok özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Bugün çok üzücü bir şey oldu. Kafam allak bullak hata tamamen bende. Siz bana telefonunuzu ve isminizi yazın, ben gerekli masrafları karşılayacağım. Ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

- İsminiz ne ?
- Ayla.
- Ayla hanım arabamızı kenara çekip biraz konuşalım mı? Bu halinizle hemen yola devam etmeyin. Masraflar hallolur merak etmeyin. Sizi tanımıyorum ama şu antrafiğe dönecek gibi durmuyorsunuz. Lütfen dinlenin. Size bir su alayım.

Hemen en yakın büfeden bir su alıp geldi. Ayla’ya suyu uzatıp, “Biraz su için” dedi.
Ayla hemen suyu içti. O arada içinden; “Ne kadar iyi bir hanım. Böyle insanlar kalmış mıydı?” diye düşündü. Biraz rahatladıktan sonra:
- Sizin isminiz?
- Ben Nükhet.
- Nükhet mi?
Gözleri tekrar dolu dolu oldu. Ona bir daha farklı bir gözle baktı. İçinde ayrı bir buruklukla:
- Bir kaç yıl önce kaybettiğim ablamın adı da Nükhet’ti. En zor günlerimde beni hep o toparlardı. Şimdi böyle bir günde karşıma Nükhet diye birinin çıkması çok ilginç değil mi?

Sonra 10 dakika önce çok samimi şekilde Allah’tan yardım dilediğini hatırladı. İçinden şükretti.
Ayla iç dünyasında bunları düşünürken kadın onun gözlerine bakıp elini tutu. Ve konuşmaya başladı:
- Sıkıntınız ne bilmiyorum ama inanın bana mutlaka bir çözümü mutlaka vardır. Biz bazen o çözümü düşünemediğimiz için yok zannederiz ve onu çözmek yerine bir süre sonra onunla yaşarız. Çaresiz hissederiz. Ama bu problemi çözmeyip, büyütürken çözüm marifetimiz de küçülüyor. Sıkıntınız her ne ise, isterseniz sizi dinlerim. Belki bir faydam olur. İnsan duyguları aktifleştiğinde çözüm üretemez. Dışarıdan biri duygu aktifliği olmadan, objektif ve bilinç açıklığı ile dinleyeceği için size çözüm önerebilir.

- Gerçekten bu kızı Allah yolladı. Ablam gibi konuşuyor, aklı başında.
Hiç fazla düşünmeden konuşmaya başladı. Anlattıkça anlattı. Nükhet’in arada sorduğu bazı soruları da cevapladı. Her soruda biraz daha farkındalığı arttı.
Sonra Nükhet:
- Ayla hanım ne istiyorsunuz? Hayattan kendiniz için ve bu ilişkiden ne istiyorsunuz?
Ayla:
- Ne istiyorum? Ne kısa ve basit bir soru ama çok düşündürücü. Gerçekten ben ne istiyorum? Ahmet düzelsin ve mutlu bir evliliğimiz olsun.
- Sizce Ahmet ne istiyor? Bu kadar yıl gitmeyip yanınızda kalma sebebi ne olabilir? Aynı şeyi o da istiyor olabilir mi? Ayla düzelsin, istediğim gibi biri olsun ve biz mutlu olalım.
- Ben daha neyi düzelteceğim? Gayet düzgün yaşamaya çalışıyorum.
- Olabilir tabi ama Ahmet için neler yapıyorsunuz? Hep onun size uyum sağlamasını beklemiş olabilir misiniz? Belki de Ahmet de aynı şekilde bekliyor olabilir mi? Ayla hanım, insan dış dünyadan bekledikçe mutlu olamıyor? Çünkü dış dünya kontrolünde değil. Ahmet’in değişmesi sizin değişmenize bağlı.
-Gerçekten mi?
- Evet gerçekten… Birinin değişmesini beklemek ve kendimizin aynı şeyleri yapmaya devam etmesi hem adaletli değil hem de hiç bir şeyi değiştirmiyor. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Değişim ters orantılıdır.”
- Çok ilginç, ben bunu niye hiç düşünemedim? Peki, şimdi ne yapmalıyım? Ahmet beni evde bekliyor.
 “Hiç bir şey birden bire çözülmez. Çünkü bir günde böyle olmadı.” Bu bir süreç; siz yavaş yavaş bu hale geldiniz, yavaş yavaş başka bir hale geçeceksiniz. Uygulamanız gereken şeyler var. Şu an yapmanız gereken şey ise evinize gidip bir duş alın ve biraz dinlenin. Ahmet’e ise; “kaza yaptım o yüzden biraz dinlenmem lazım” deyin. Şimdilik onunla tartışmayın çünkü bu işler konuşma ve tartışma ile asla çözülemez. Sonra size önereceklerim var.
- Yani bu problemi ben doğru bir şekilde çözebilir miyim?
- Evet, Ayla Hanım. Her şey sizin elinizde. Siz dinlenin daha sonra sizi arayacağım.

Ayla’nın içi rahatlamış, hırçınlığı biraz azalmıştı. Hayat çok ilginçti. Eve dönerken tüm yol Nükhet’in ona söylediklerini düşündü. Ne kadar güzel konuşuyordu. Arada bir şey söyledi, bir öğretiden
bahsetti. Neydi o? Merakla Nükhet’in aramasını bekleyecekti. Acaba bu iş nasıl çözülecekti?

Yorumlar

  1. Gerçekten, sorunlarımızın çözümü için, nerden, kimden, ne bekliyoruz biz. Bizim yapıp ettiğimizden başka elimizde ne olabilir ki...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tek Olmak Yalnız Olmak Demek Değildir Oysa!

KADER AĞLARINI ÖRÜYOR...

GEÇİCİLİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK AMAÇ...