HAYATIN LİSANI
İnsan
günlük hayatın koşturmacası içinde alışılmışın dışında pek çok olaylar
silsilesi ile karşılaşabilir. Aslında bu olaylar hayatın içinde insana sunulan
iz ve işaretlerdir. İşaret bir olay olmadan önce, iz ise olaydan sonra oluşur.
Bu iz ve işaretler aslında gitmek istediğimiz yöne dair karşımıza çıkan yön
tabelalarıdır. Bu tabelalar doğru okunduğu taktirde bir anlam taşır. Aksi halde
insanın paranoyalarını artırmaktan öteye geçmez.
Yön
tabelalarının öyle bir lisanı vardır ki yeryüzünde konuşulan hiç bir lisana
benzemez. Bu öyle bir lisandır ki yeryüzünde pek az insan onu okuyup
anlayabilir ve bu tabelalarla hamlesini tasarlayabilir. Deneyimsel Tasarım
Öğretisi’nin insana sunduğu en önemli stratejilerden biri de hayatın içinde
karşılaşılan bu yön tabelalarının doğru bir şekilde okunmasını ve anlaşılmasını
sağlamaktır. Yani, hayatın lisanını öğretir. İnsan da hayatın lisanını
öğrendiğinde ne yapması gerektiğini öngörebilir ve karşılaşabileceği engellere
ve düşebileceği tuzaklara karşı daha hazırlıklı olabilir.
İnsan
gökyüzünde gri bulutlar gördüğünde yağmur yağacağını veya bir martı gördüğünde
yakınlarda denizin olduğunu bilir. Ormanda bir ayak izi fark ettiğinde
yakınlarda başka bir canlının olduğunu anlayabilir. Bunlar iz ve işaretlerdir
ve doğru deşifre edildiğinde önlem alabilmeyi veya hamleyi doğru
tasarlayabilmeyi sağlar. Dolayısıyla iz ve işaretleri okumak, hayatın lisanını
bilmek çok kıymetlidir.
Hayatın
içinde bize ara ara sunulan yön tabelalarının varlığı insana sunulan en büyük
lütuftur. İnsan bu tabelalar sayesinde varmak istediği yere en kısa yoldan, en
maliyetsiz ve en karlı şekilde varabilir. Yön tabelalarını doğru anlamak insanı
afaki hamlelerden kurtarır. Deneme-yanılma yöntemi ile yön tayinini en aza
indirir. Daha çok deneyimsel yöntemlerle insanın varmak istediği yere
ulaşmasını sağlar. Varmak istediğimiz yer ise tüm insanlık için ortaktır. Tüm
insanların ömür boyunca bıkmadan usanmadan koşturdukları iki yer vardır bu
hayatta. Dününden daha başarılı ve daha mutlu olmak... Bunlar insanın hedefi
değil insanın en büyük iki amacıdır. Bugüne kadar her ikisine dair yazılan,
çizilen ve paylaşılan tonlarca bilgi oldu. Farklı öğretiler ve teoriler ortaya
konuldu. Belki de üzerine kilolarca kitaplar okundu. Var olan literatürden
farklı olarak söylenmesi gereken şey; mutluluğun ve başarının insanın içinde
olan şey değil, bilakis insanın varmaya çalıştığı ve varmak için doludizgin
koştuğu bir süreç olduğudur. İnsanın seçimleri, kararları, vazgeçişleri,
taarruzları, sakınmaları, istekleri, hamleleri ve davranışları onu en büyük
amaçlarına götürür. İşte bu süreçte, insanın en önemli amaçlarına giderken
hayatın gönderdiği yön tabelalarını doğru okuması gerektiği aşikardır.
İnsana
merhamet edilip onlarca iz ve işaret verilmekte, fakat insan bunlara hep yüz
çevirmektedir. Çoğu kez kendi içindeki dengenin bozulmasından, aşırılıktaki
olan davranışlarından, bağımlılıklarından dolayı yön tabelalarını görmezden
gelerek insan hayatına yön verir. Yön tabelalarının da öyle bir lisanı vardır
ki, bir defa anlamayınca bir sonraki yön tabelasındaki yazılanlar daha silik
olmaya başlar. Bu sefer onu okumak biraz daha zorlaşmıştır. Ne kadar
yadırgarsak yadırgayalım hayat sadece onu anlayana konuşur, anlamayana
konuşmaz. Her seferinde giderek silikleşen, belirginliği kaybolmuş tabelaların
sonunda biz o manzara ile karşılaşırız. Aklımızda kalan hep son fotoğraf karesi
olur. Hep son kareye göre yorum yaparız. Sanki o an o kare ile karşılaşmış gibi
görünürüz. Aslında o son fotoğraf karesinde olacağımız daha öncesinden
bildirilmiştir. Aldatıldım, terk edildim, iflas ettim, dersten kaldım, hasta
oldum... Bunun gibi daha bir çok şey. Aslında o anda aldatılmadı insan, daha
önce de aldatılmıştır ama şu an fark etmiştir. Aslında o an iflas etmedi,
dersten de kalmadı. Daha önce bunlar olmuştu zaten. Bunların olacağına dair pek
çok işaret ona gösterilmiştir. Ama insan anca farkına varmıştır. Bütün bunlar
insanın yön tabelalarını dikkate almayışından başına gelmiştir. Keşke, hayat
ilk işareti verdiğinde o işaretler algılanabilseydi... Tabelaların söyledikleri
okunabilse belki muhtemel kötü sonucun da önüne geçebilir, hamleler daha iyi
olana doğru tasarlanabilirdi. Olay olduktan sonra önlem almak ancak bir sonraki
yanlış hamleyi kurtarır. Şu anki karşılaşılan zararı telafi edemez.
İnsanın
iz ve işaretleri okumaya dair bir ilmi yoksa, deneyimselleştirilmiş bir öngörü
yapamıyorsa bir bilinmezin içinden doğaçlama yaparak hayatına yön verir. Oysa
ki en kötü yaşam şekli doğaçlama yaşamaktır. Bu sebepten dolayı insanın amacına
ulaşmaya çalışırken yolda karşılaştığı irili ufaklı yön tabelalarını iyi
okumasına ihtiyaç vardır. Deneyimsel Tasarım Öğretisi de sunduğu stratejiler ve
deşifre ettiği soyut yasalar ile hayatın içinde karşılaştığımız yön
tabelalarının lisanını bize öğretir. İnsan bu lisanı öğrenince ilme dayalı
sonuç tahmini yaparak karşılaştığı olaylara karşı doğru tepkiler verebilir ve
nihai amacına ulaştıran seçimleri daha kaliteli bir biçimde yapabilir.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: “Karşılaşılan hiç bir olay ya da problem yoktur ki
olmadan önce bir işareti, olduktan sonra da bir izi bulunmasın”.
Teşekkürler
YanıtlaSilJet motoru gibi hareket ettikçe hareketi destekleyici bir yapısı var, hareketsizken anlamsız gelebilir, ama değer verdiğiniz bir şey varsa ve kaybetmek istemiyorsanız veya ulaşmak istediğin bir şey var ona ulaşırken hızlı ulaşmak istiyorsanız sizin için çok kıymetli :)
YanıtlaSilBilgiler çok kıymetli düşündükçe dahada değer kazanıyor öğrendikçe hayata geçirebilenlerden olalım inşallah
YanıtlaSil