Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YEPYENİ KARARLAR

Resim
Siyah kapağın üzerinde, turuncu renk iyi durmuş diye düşündü. Senenin bitişinin sevdiği yanlarından biri de yeni bir ajandaya geçecek olmasıydı. Ömrünün bu yeni senesinde, neredeyse gittiği her yerde, kendisine eşlik edecek bir seçimdi bu. Yeni yılın gelişi, onu her zaman heyecanlandırırdı. Yeni sene demek, yeni kararlar, hedefler demekti. Geçen sene isteyip de yapamadığı pek çok şeyi yapabilme umudunu taşırdı. Bu sefer olacaktı… Ümitliydi… Yeni yıl ona, istediği hayatı düzenleme imkanı verecekti. Geçen sene yapmak isteyip de yapamadığı pek çok şey olmuştu. Ama insanın hayata olumlu bakması gerekmez miydi? Yapamadıklarına odaklanmak yerine, yeni seneyi hayal etmek, yepyeni umutları yeşertmek gerekirdi. Her sene olduğu gibi, ajandasını açtı. Akadaki boş sayfalara “Yep Yeni Hedefler” yazdı. Ajanda yeni olsa da, hedefleri senelerdir aynıydı. Her sene hevesle başlıyor, yapamadıkları oldukça morali bozuluyordu. Birini yapamadığında diğerlerini de yapası gelmiyor

NEREDESİN İSRAF?

Resim
Evindeyim; Kullanmadığın odanda, Kullanmadığın dolabında, Çekmecende, Kullanmadığın her eşyandayım... Neredesin İsraf? Zamanındayım; Her boşa harcadığın anda, Boş geçen her gün ve saatinde, Fazla uyuduğunda yatağındayım… Neredesin İsraf? Attıklarındayım; Cam şişelerde, Plastik kaplarda, Yemeklerde, İçeceklerdeyim… Neredesin İsraf? Giymediğin her kıyafetinde, Ekmediğin her toprakta, Yarım kalan her işinde, Üretmediğin her anında, İhmal ettiğin her konudayım… Neredesin İsraf? Ders çıkarmadığın her yaşamışlıktayım; Öğrenmediğin her anda, Çalışmadığında sana çok yakınım, Çalışmadığın her zamanda, Veremediğin her sevgide, Hayat amacın olmayan her günündeyim… Neredesin İsraf? Boş konuştuğun her sohbetindeyim; Dedikodu ile geçen zamanlarında, Falcılarla oyalanılıp cesaretle çözmediğin her problemde, Çözümü erteleye erteleye büyüttüğün her konudayım… Neredesin İsraf? Fayda vermeyen her bilgide, Anlayamadığın her ilişkindeyim… Nere

ÜRETİM VE TÜKETİM...

Resim
Üretim tüketim dengesi nasıl olmalı? Tüketmek için üreten insanlar nasıl davranır? Üretmek için tüketen insanlar nasıl davranır? Hedefine kimler ulaşır? Üretmek için tüketenler mi? Yoksa tüketmek için üretenler mi?

BİRİCİK OĞLU

Resim
Oğlu için en iyisini istiyordu. Bir anne olarak elinden gelenin en iyisini yapma gayreti yüksekti. Anne olmak onun için önemliydi. Anneliğin hep kadınlara verilen mucizevi bir görev olduğuna inanırdı. Oğlu için en iyi yemekleri yapardı. Ayrıca şık ve temiz giyinmesi için oldukça özen gösterirdi. Okulda başarısı için ayrı çaba sarf ederdi. Oğlunun düzgün bir eğitim alabilmesi adına öğretmenleri ile hep konuşurdu. Her gün oğlunu anaokulundan aldığında hocalarıyla sohbet ediyor sonrasında da ödevlerini kontrol ediyordu. Yatmadan önce her gece hikaye kitapları okuyordu. İyi ve sağlıklı beslenmede oldukça önemliydi. Sabahları pekmezini, portakal suyunu eksik etmezdi. Okula giderken ayrıca ona geliştirici hikayeler dinletiyordu. Çocuğunu kendini daha iyi ifade edebilmesi icin drama derslerine yazdırmıştı. Hafta sonu müzik derslerine, hafta içi de spor derslerine götürüyordu. Bir süre sonra oğlu ilkokula başladı. Aynı düzen ve oğluna olan ilgisi artarak devam ediyordu. Okuldaki

HEDEFE ULAŞMAK KOLAY MI?

Resim
Hedefe ulaşmak için ne zaman ve nasıl esneklik gösterebiliriz? Esneklik mi taviz mi olduğunu nasıl anlayabiliriz?

HATADAN DÖNÜŞ HAKKI...

Resim
Aynur yine hıçkırıklara boğularak kapatmıştı telefonu. Daha doğrusu suratına kapatılmıştı telefon. Suratına çarpılmıştı gerçekler, acı gerçekler... Kızı zaten çocukluğundan beri böyleydi. Büyüyünce düzelir demişti. Ama problemler de hayat gibi durağan değildi. Çözülmeyen her şey daha da kötüye giderdi... Giderdi de kızının bu kadar ileri gideceğini de hiç düşünmezdi. Düşünmek istemezdi. "Sen benim en büyük düşmanımsın" diye bir insan nasıl diyebilirdi annesine? Hem de Aynur yıllarca kızının sözlerini düzeltmeye çalışırken... 'Bana böyle deme. Neden böyle konuşuyorsun?...' Oysa sözler sadece sonuçtu. Yıllarca süregelen yanlış sebeplerin sonucu... Daha da acısı doğruyu yaptığını zannederken kendi eliyle kendine zalim yetiştirdiğini öğrenmesi olmuştu. Yengesi deyince ona kızmıştı da katıldığı bir seminerde, 'Her insan kendi zalimini oluşturur' ‘u duyunca sarsılmıştı. Ve o derste anlatılanlar... Sanki kendi hayatını karşıdan izliyordu. Meğer ne

HEPİMİZDEN BİR PARÇA...

Resim
Falanca yılın filanca ayında ve falanca gün doğmuşum… Belki bahar belki kış ne önemi var ki? Doğduğumda kimseyi tanımazdım hatta biraz da korktum. Bilmediğim tanımadığım bir dünyaya adım attım. Sesler ve görüntüleri bugün hatırlamıyorum bile. Sadece açtım. Birinin kucağında doyurdular, sonradan öğrendim ki annemmiş, o dünyaya getirmiş beni. Kokusu, dokunuşu, sesi yumuşacık, merhamet dolu. Birkaç ay geçti bir de baban var dediler. İlk başta yalan yok biraz garipsedim. Anneme göre daha uzaktı bana. Bir sabah görürdüm bir de akşam. Bazen ben erken uyur babamın geldiğini de duymazmışım annem anlattı sonradan, haberim olmadan öper okşarmış beni, böyle giderirmiş özlemini. İşe gidiyormuş, ne demekse. Solucan gibiydim ilk başta, yerde kıvranıp duruyordum sonra ellerimi fark ettim. Onları önce ağzıma soktum sonra emekledim. Sanırım biraz da böyle devam etti yerdeki mücadelem. Evdeydim, yerdeydim. Derdim çoktu, fark eden de çoktu. Annemin dikkati hep üzerimde, bana karşı merhametli

BİZİM EVDE BİR YANLIŞ DÖRT DOĞRUYU GÖTÜRÜYOR...

Resim
Elleri daha tazecik teniyle kaplıyken yer yer kanlı lekelerle süslenmişti. Lekelerden belli oluyordu ki çok uğraşmıştı. Kazımış, kaşımış tekrar kazımış ve canını acıtmıştı. Rahat değildi belli ki. Kazıdıkça alışkanlık haline gelmiş, kendine zarar vermekten çekinmez olmuştu. Hatta zaman içerisinde bununla rahatlar olmuştu. İnsan acı ile nasıl rahatlardı? Daha on altısında onun dünyası buna nasıl karar vermişti? En güzel ve en canlı yaşında kendine neden bu kadar zarar veriyordu? Kollarını ve bileklerini saklamaya çalışması kendinin de yaptığından memnun olmadığını gösteriyordu aslında. Halbuki yaşı ilerlemiş, teni değişmiş, kırışıklıkları artmış, çizgilerinin aralarındaki gölgeler kalınlaşmış biri için tenini beğenmemek daha anlaşılırdı. Ama onun için hiç anlaşılır değildi. Daha hiçbir kırışıklığı bile yokken… Pembe beyaz taptaze bir teni vardı. Yumuşacık ve çok güzel… Ama o bu güzelliği kazımış, yara izleri ile doldurmuştu.