BİRİCİK OĞLU


Oğlu için en iyisini istiyordu. Bir anne olarak elinden gelenin en iyisini yapma gayreti yüksekti. Anne olmak onun için önemliydi. Anneliğin hep kadınlara verilen mucizevi bir görev olduğuna inanırdı.


Oğlu için en iyi yemekleri yapardı. Ayrıca şık ve temiz giyinmesi için oldukça özen gösterirdi. Okulda başarısı için ayrı çaba sarf ederdi. Oğlunun düzgün bir eğitim alabilmesi adına öğretmenleri ile hep konuşurdu. Her gün oğlunu anaokulundan aldığında hocalarıyla sohbet ediyor sonrasında da ödevlerini kontrol ediyordu.

Yatmadan önce her gece hikaye kitapları okuyordu. İyi ve sağlıklı beslenmede oldukça önemliydi. Sabahları pekmezini, portakal suyunu eksik etmezdi. Okula giderken ayrıca ona geliştirici hikayeler dinletiyordu. Çocuğunu kendini daha iyi ifade edebilmesi icin drama derslerine yazdırmıştı. Hafta sonu müzik derslerine, hafta içi de spor derslerine götürüyordu. Bir süre sonra oğlu ilkokula başladı. Aynı düzen ve oğluna olan ilgisi artarak devam ediyordu. Okuldaki annelerle ayrı grupları vardı. Onlarla da ayrı görüşülüyordu.

Çocuğunun gelişebilmesi için hafta sonu müzik derslerine hafta içi de basket antrenmanlarına götürüyordu. Sosyalleşmekte önemliydi. Bu nedenle bütün aktivitelerden sonra da doğum günü partilerine koşturuluyordu. Diğer taraftan ise kendi arkadaşları ne zaman onu arasa o kadar yoğun olduğu için telefonlarına cevap bile veremiyordu. Ama okul aile birliğinde görevlere katılmak için vakit ayırabiliyordu.

Çocuğuna bu kadar çok ilgi vermesi ona normal hatta az bile geliyordu. Ne vardı ki bunda? O biricik oğluydu ve onun iyi ve başarılı olması çok önemliydi.

Oysa, insanın isteği neredeyse problemi oradadır. Bu kadar ilgiye, emeğe karşılık oğlu ona hiçbir şey anlatmıyordu. Sorduğu her soruyu kısa kısa cevaplarla geçiştiriyordu. Okuldan geldiğinde merakla ‘Okulun nasıl geçti?’ ‘Ödevini teslim ettin mi?’ ‘Çantandaki sandviçi yedin mi?’’ Sınav sonucun belli oldu mu?’ gibi soruları peşi peşine büyük bir heyecanla soruyordu. Oğlu ise tek kelimelik cevaplar kullanıyordu. ‘Evet’ ‘İyi’ ‘Hayır’ ‘Ihhh’ bazende hiç cevap vermiyordu.

Ona beğendiği yemekleri yapmak için saatlerce uğraşmasına rağmen oğluna bir türlü yemekleri beğendiremiyordu. Sürekli mutsuz ve beğenmemezlik hali giderek artıyordu. Alınan kıyafetleri de beğenmiyordu. Annesi ise bu kadar emeğe karşılık bu nankörce davranışlara anlam veremiyordu. Bu kadar emekle çocuğunu şımartıyordu.

Anne olarak bu duruma çok üzülüyordu. O ilgi miktarını arttırdıkça çocuğundaki etkisinin azaldığının farkında değildi. Aşırı ilgisi ilişkilerine zarar veriyordu. Fakat o bunun farkında değildi. Aşırılık insana zarar verir.

Çocuğu yetiştirmek ile büyütmek arasında fark vardır. Çocuğu değiştirmek istiyorsan ebeveynin davranışlarını değiştirmen lazım. Yaptığımın doğru olduğunu düşünüyorum ama beklediğim tepkiyi alamıyorum. Bildiğim bütün doğruları yapıyorum ama karşılık alamıyorum. Sorunun ise karşı tarafta olduğunu düşünüyorum. İnsan karışışındakini tanımadan onun yapısını bilmeden nasıl iletişim kurabilir ki?

İnsan aynı yanlış davranışları sergileyerek ve yanlışı savunarak nasıl farklı bir sonuç bekleyebilir?

Sen değişirsen etrafındakilerde değişir...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tek Olmak Yalnız Olmak Demek Değildir Oysa!

KADER AĞLARINI ÖRÜYOR...

GEÇİCİLİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK AMAÇ...