ZAMAN GERÇEKTEN YANADIR
Hayat niyetlerinize değil, davranışlarınıza göre şekillenir. Gerçek bu, peki sen bu gerçeklere hazır mısın gerçekten? Bu cümleleri duyunca şaşırmıştı Alime. Ne kadar hazırdı acaba gerçeği duymaya? Uzun zamandan beri anlatılanlar ilk defa onu etkilemişti. Yaşadığı ilişki sonrası Zeynep’in davetiyle gelmişti seminere. Birisi bir şeyler anlatıyor ve o etkileniyordu. Biraz da canı yanıyordu anlatılanları duyunca. Ama bir yandan da devamını dinlemek istiyordu. “Her şeyin gerçeği vardır.” deniyordu, peki gerçek neydi? Gerçekten diye düşündü, Alime. Gerçek ne gerçekten? Yaşadığı ilişkinin gerçeği neydi acaba?
Ailenin en küçüğüydü Alime. Bir dediği iki edilmeyen bir çocuktu. Herkes onun ne kadar güzel olduğunu söyleyip dururdu. Bunu duymaktan memnun oluyor ama aynı zamanda da sıkılıyordu. Çok arkadaşı yoktu çocukken. Birkaç dost o kadar. Onlarla bir araya gelince de hep onun güzelliği veya dertleri konuşulurdu. Anlamıyordu ama konu dönüp dolaşıp yine Alime ve dertlerine geliyordu. Dünyanın en dertli insanı sanki bir tek oydu. Çocukken her istediği yapılan Alime büyüyünce de arkadaşlarının ilgi odağı olmuştu. Ama yine de mutsuzdu. ‘’Bu işte bir gariplik var’’ diye arada bir içinden geçirse de sonra yine o iltifatlarla dolu yaşamına devam ediyordu.
Ta ki Selim’ le tanışıncaya kadar…
Onunla üniversiteyi bitirip, işe girdiği yıl tanışmıştı. Alime’nin dikkatini çekmişti çünkü bir tek o Alime ile ilgilenmiyordu. ‘’Burnu büyük, ne olacak’’ diyordu onu her gördüğünde...
Ayrı bir bölümde müdürdü Selim. Kendi halinde, sadece işine odaklanan, gece yarılarına kadar çalışan biriydi. Tüm zamanını işyerinde geçiriyor, işinde daha fazla ilerlemek istiyordu. O yüzden Alime’yi farketmemişti bile.
Alime ise bu adamdan etkilenmişti. Bu zamana kadar Alime’ye bir tek o ‘’hoş geldiniz’’ dememişti. Hiç alışık olmadığı bir tarzdı bu onun için. İçin için merak ediyordu, neden kendisiyle ilgilenmiyor diye.
Gizli olan çekiciydi çünkü…
‘’O zaman bir şeyi bahane edip ben onunla tanışırım’’ dedi.
Onu görmesini sağlamalıydı. O görülmeye layık biriydi.
O gün tüm cesaretini toplayıp, işle ilgili bir şey sormak için Selim’in yanına girdi. Selim gayet samimi bir şekilde sorusunu cevaplayıp, işine devam etti.
Tüm erkekler bir garipti ona göre. O hep erkeklerin ilgi odağıydı. Hep birileri evlilik teklif ediyor o da durmadan reddediyordu. Ama bu sefer Selim’i görünce onun farklı olduğunu zannetmişti.
Kendisine deli divane olanları beğenmiyordu. Selim yüzüne bile bakmıyordu ama Alime onun için deli oluyordu.
Peki gerçekten öyle miydi?
Her gün bir bahaneyle Selim’in odasına gidiyor, bir şeyler sorup çıkıyordu. Selim’de durumu fark etmişti aslında. Bir yandan da bu ilgi hoşuna gidiyordu.
Uzun bir ilişkiden yeni çıkmıştı Selim. ‘’Ben ilişkilerde başarılı olamıyorum’’ diyerek, hayatını işine adamaya karar vermişti. Bu, Selim için kendisine göre doğru olandı.
Peki neydi gerçek?
Her yaşadığı olayda insan aslında gerçeği bilir ama neden yapamaz? Acı çekmemek adına isteklerine yenik düşer bazen.
O işi, o evi, o adamı veya o kadını elde etmek için, içinden nasıl geliyorsa öyle yaşar.
Tıpkı Alime gibi tüm hayatını o adama adar ya da Selim gibi o işe.
‘’İlişki için ihtiyaç gidermek gerek.’’ deniyordu seminerde.
‘’Nasıl yani?’’ dedi Alime.
‘’Ne ihtiyacı karşılaması ya!’’ dedi içinden. ‘’O benim ihtiyacımı karşılasın önce!’’ diye söylendi kendi kendine.
İhtiyaç karşılayanın, ihtiyacının karşılanacağı gerçeğini henüz bilmiyordu.
‘’Eğer bunu yapamazsanız ilişki kuramazsınız’’ cümlesini de not aldı.
Dinlese mi yazsa mı karar veremedi bir an.
Ne diyordu bu insanlar? Oysa o bu zamana kadar hiç öyle yapmamıştı. Çocukluğundan beri o bir şeyler ister, etrafındakiler yapardı. Etrafındaki herkes onu mutlu etmeliydi.
O zaman onlar ilişki değil miydi?
Selimle ilişkisinde de öyle yaptı. Önceleri ‘’O beni mutlu etsin demişti’’ hep. Ama bu zamana kadar ilgi gördüğü gibi ilgi görmüyordu ondan. Hiç kimseye yapmadığı kadar ona iyi davranıyor, her istediğini yapmaya çalışıyordu. İlişkileri başlamış, 6 ay olmuş ama hala Selim evlilik teklif etmemişti. Hatta bu konu açılınca bir yolunu bulup kapatıyordu.
Oysa Selim için neler yapmıştı? ‘’Ben her ihtiyacını karşıladım, ona rağmen olmadı’’ diye geçirdi içinden.
O sanıyordu ki her isteğini yaparsam, onu hep ararsam bu ilişki düzelir.
Ama öyle olmadı. Alime üstüne düştükçe Selim daha da uzaklaşıyordu. İşlerinin yoğunluğunu bahane edip ondan kaçıyordu.
Yaptıkları Alime’ye göre doğruydu ama gerçek gerçekleşiyordu.
-“Beni boğuyorsun artık’’ diyordu Selim.
Kulaklarına inanamıyordu Alime.
- “Ben senin için her şeyi yaptım. Bunları mı hak ettim?”
-“Bunları yapmanı ben mi istedim?” dedi Selim.
Bu sözleri duymak Alime’yi çok incitmişti.
-‘’Bir daha seni görmek istemiyorum’’ diyerek çıkmıştı iş yerinden.
-‘’Artık o iş yerine bir daha gidemem’’ dedi.
Tam o sırada telefonu çaldı. Arayan çocukluk arkadaşı Zeynep’ti. Ağlamaklı konuşunca Zeynep onun yanına gitmeye karar verdi. Olanları anlatırken hiç durmadan ağlıyor, Zeynep ise hiç ses çıkarmadan dinliyordu. Aslında birkaç kez onu uyarmaya çalışmıştı ama Alime bu seferde onun erkek arkadaşı olmadığı için onu kıskandığını söyleyip, uzaklaştırmıştı onu kendinden..
‘’Ben haklıyım değil mi’’ diyordu durmadan Alime.
Zeynep ısrarla cevap vermedi.
‘’Ben hayatımda ilk defa aşık olmuştum’’ diyerek, hıçkırarak ağlıyordu Alime.
Zeynep devam ettiği bir seminerden bahsetti, isterse gelebileceğini söyledi.
Alime pek niyeti olmasa da arkadaşını kırmak istemedi
Ve o seminerde bir yandan not alırken bir yandan da hayatını tekrar gözden geçiriyordu.
Alime, Selim’in her dediğini yapmış ama onu kaybetmişti.
‘’Meğer Selim’i bu noktaya ben getirmişim’’ diye kendi kendine mırıldandı.
Peki ne yapmalıydı ?
Ama o iş yerine artık gidemezdi. Onunla karşılaşmak istemiyordu.
Yeniden iş aramaya karar verdi. Bu arada Selim’in başka biriyle evlendiğini öğrendi.
Gerçek gerçekleşiyordu.
Alime almadan vermeye razı olmuştu. Aslında bazı şeyleri yaptıkça ters gittiğini biliyor, yine de yapmaya devam ediyordu. Çünkü onu çok istiyordu. Tek şansının o olduğunu düşünüyor, kaybetmemek adına her yolu deniyordu.
Ama kaybetmemek için ne kadar uğraştıysa onu o kadar kaybettiğini görememişti.
Şimdi şimdi anlıyordu, yaptığı yanlışları…
‘’Problemleriniz sizi geliştirmek için gelir. Gerçek probleminizi bulursanız çözümü de hemen yanındadır.’’ cümlesini yazdı o seminerde.
Problemlerinin çözümünün aslında kendisinde olduğunu anladı, bir anda.
Oysaki cevapları en uzaklarda aramıştı.
Gerçek yine kendini gizlemişti.
Peki nereye?
En bakmadığı yere, kendisine!
Yorumlar
Yorum Gönder