Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HABERİ GELDİ Mİ?

Resim
İnsanı, içinde bulunduğu trans halinden çıkaran bazı haberler vardır; Dikkatini daldığı yerden farklı bir yere yönlendiren haberler... İlgiyi meşgul olduğu yerden çekip alan haberler... Uyandıran... Ayıltan... Uzun zamandır düşünülmeyenleri düşündüren haberler... Unuttuğumuzu hatırlatan, unutmamamız gerekenleri unutmuş olduğumuzu fark ettiren, İnsanı kendine getiren haberler... Duyabilenler ve görebilenler için... Hatırlamaya yakın olanlar için... Uykusu derin olmayanlar ve uykuda olduğunu bilenler için... Özellikle hatırlatılan haberler... Hatırlamadıkça hatırlatma şiddeti artan haberler... Peki, en çok neleri hatırlıyorsun bu ara? Kimlerin haberleri geliyor sana? Duyuyor musun yaşananları? Ölenleri ve kalanları... Öyküsü bitenleri... Ve öyküsüne bir süreliğine daha devam ettirilenleri...

O SARP YOKUŞUN NE OLDUĞUNU BİLDİN Mİ?

Resim
Ağaçlara sorulsa “Siz mi daha özgürsünüz yoksa kuşlar mı” diye? “Şu insanoğlu ne zalim, yürümenin hakkını verebildi mi ki kuşlarla ağaçları yarıştırma peşinde” derlerdi belki de... Hâlbuki ağacın ihtiyacı var mı uçmaya? Kuşlar daha mı özgürdür topraktan uzak olunca? Gökyüzünde uçmayı hep özgürlükle ilişkilendirmiş insan. Şarkılara, şiirlere konu etmiş. Bazen bir bulut olmak istemiş hayalinde, bazen de asi bir rüzgâr. Yeryüzü yetmemiş, özgürlüğü hep göklerde aramış. Toprağa bağlanmayı esaret saymış. Hâlbuki özgürlük gökte uçmak değil de önce yerdeki o sarp yokuşu aşabilmekte…

DENEYİM NEDEN ÖNEMLİ?

Resim
Kadın önündeki kahve fincanına dikkatle bakıyordu. Uzun, ince parmakları ile fincanı sıkı sıkıya kavramıştı. Kendisi de parmakları gibi uzun ve inceydi. Küçücük fincanın üzerine eğilince vücudu neredeyse bir soru işaretini şeklini alıyordu. Zaten dalıp gitmesinin sebebi de kafasındaki sorulardı. Soruların cevapları sanki fincanın içinde, yarım saattir içemediği için soğuyan kahvenin yüzeyinde yazıyordu. Onu dışarıdan gören kahve fincanında bu kadar merak edecek ne var diye düşünebilirdi. O ise etrafındaki insanların, oturduğu kafenin farkında bile değildi. Halbuki cam kenarında, güzel manzarası olan bir masada oturuyordu. Kafasını kaldırsa denizi, uzaktaki ağaçları görebilecekti.

HERKES GERÇEĞİNİN MAHKUMUDUR

Resim
Adam mahkeme salonundan içeri girdi. Bir anda salonda ki tüm konuşmalar kesildi. Sonrası… Kesik kesik ağlama sesleri ve fısıltılar. Herkes ona bakıyordu, kimileri şefkatle, kimileri ise nefretle. Öyle ya… İnsan hep kendi yargısıyla bakar olaylara. Henüz hüküm kesinleşmemişti ama insanlar çoktan hükmünü vermişti. Bir hükmün ortaya çıkması için gerçeğin ortaya çıkması gerekmez mi? İnsan nasıl olurda tam anlamıyla bilmediği bir şeye düşman ya da dost olabilir ki? Önce gerçekle sahteyi araştırması gerekmez miydi? Peki, o zaman gerçek ne, sahte ne? Mutlaka bir açıklaması mutlaka bir tanımı olmalı. Bir şey gerçekse sana bana göre olmamalı. Olmamalı ki, insanlar birleşebilsin. Olmamalı ki hükümler herkesi tatmin edebilsin. Peki, bu mümkün olabilir mi diye soruyorsan… Henüz Deneyimsel Tasarım Öğretisi hayatına girmemiştir. Şayet aramaya devam edeceksen elbet bir gün karşına gelecektir. O gün sana sadece gerçekler aktarılacak… Aktarıcı kimliğinden ve övgüden uzakta olarak, Sadec

ZAMAN GERÇEKTEN YANADIR

Resim
Hayat niyetlerinize değil, davranışlarınıza göre şekillenir. Gerçek bu, peki sen bu gerçeklere hazır mısın gerçekten? Bu cümleleri duyunca şaşırmıştı Alime. Ne kadar hazırdı acaba gerçeği duymaya? Uzun zamandan beri anlatılanlar ilk defa onu etkilemişti. Yaşadığı ilişki sonrası Zeynep’in davetiyle gelmişti seminere. Birisi bir şeyler anlatıyor ve o etkileniyordu. Biraz da canı yanıyordu anlatılanları duyunca. Ama bir yandan da devamını dinlemek istiyordu. “Her şeyin gerçeği vardır.” deniyordu, peki gerçek neydi? Gerçekten diye düşündü, Alime. Gerçek ne gerçekten? Yaşadığı ilişkinin gerçeği neydi acaba?

DENEME YANILMA

Resim
İnsan, öğrenebilen bir canlı… Bilmediğini öğrenip hayatına katabilir, kendini geliştirmeyi seçebilir ve doğru tercihler yaparak dününden daha iyi olabilir. İnsanın diğer canlılardan farkı, gücü buradan gelir. Öğrenme yöntemi olarak sıklıkla deneme-yanılma yöntemini kullanır. Dener ve yanılır… Ticaretinde büyümeyi hedefler ve borçla yeni şubeler açmayı dener, yanılır. Çocuğunu mutlu etmek ister ve her isteğini yerine getirmeyi dener, yanılır. Sağlam dostlukları olsun ister. İlişkilerinde tavizler verir, hataları görmezden gelmeyi dener, yanılır. Her denemede canı yandığı halde tekrar dener, tekrar yanılır.

DAHA NELER NELER ...

Resim
Lojmanda yetişmişti Mustafa. Annesi ve babası memur, arkadaşları ise memur çocuklarıydı. Steril bir ortamda, giriş-çıkışı kontrollü, tehdit ve tehlikesi az olan bir yerdi yaşadığı yer. Üç arkadaşı vardı; Ezgi, Betül ve Süleyman. Bir de kardeşi Ömer, kendisinden dört yaş küçüktü. Ömer yanlarında kalmıyor, memlekette anneannesi bakıyordu. İki yıldır, yazdan yaza birbirlerini görüyorlardı. Apartman çocuğu Mustafa’nın tüm ihtiyaçlarını karşılayan, getir götür işlerini yapanlar vardı. Bir şeyi elde etmek için İstemesi yeterliydi. Arkadaş seçeneği azdı ama hiç olmasa da olurdu. Zaten imkân çok, oyun-oyuncak çok, her şey çoktu. Kendi odası, çalışma masası ve kitaplığı vardı. Okulda da fena değil, vasatın biraz üstü, orta denebilecek bir öğrenciydi. Okula arabayla gelir gider, onu mutlaka birisi alır birisi bırakırdı. Sıradan bir hayat değildi onunki ama o da bunun farkında değildi. Ne onun kimseden bir beklentisi vardı ne de başkasının ondan… Mutlu muydu? Değildi aslında ama m

ASIL İHTİYACIM OLAN ŞEY...

Resim
İnsan bazen gerçek ihtiyaçlarını fark edemez. İhtiyacının eksikliğini yaşar ama yaşadığı eksikliğin o ihtiyaçtan kaynaklandığını anlayamaz. Ta ki ihtiyacı giderilinceye kadar… Tam da o zaman anlaşılır; meğer eksik olan şey ne önemli bir ihtiyaçmış… İşte “Tutarlılık” arayışı böyle bir ihtiyaçtır… İnsan dile getiremez onu ama hayatın içinde, olayların içinde, ilişkilerin içinde aradığı şeydir tutarlılık… Olayların, mesajların, davranışların, bilgilerin çelişkili olmaması… O durumda hep aynı karşılığın olması, tutarlılıktır. Bir şey tutarlıysa şaşırtmaz, yanıltmaz ve kafa karıştırmaz. Bir hata yapıldığında olumsuz geri bildirim alınıyorsa ve her o hatada bu tekrarlanıyorsa bu tutarlıdır. Ancak hata yapıldığında bazen olumsuz, bazen olumlu geri bildirim alınıyorsa insanın kafası karışır. Bir çocuğun ebeveyninden beklediği şeydir tutarlılık… Bir yanlış yaptığında anne-baba bazen kızıyor bazen kızmıyorsa çocuk bir şey öğrenemez. Çünkü verilen geri bildirim tutarsızdır. Oysa yanlış,

ADLANDIRILAMAYAN 2...

Resim
Yaşayarak deneyimlemek diye bir şey var di mi? Herkes yaşayıp öğrenicek, Hayır hayır bu böyle basite alınabilecek bir şey değil. İnsan ömrü kıymetli, Yaşanan pişmanlıklar derin. Gerçekten mutlu olabilmenin yolu, yordamı... Ve elbette yöntemi var...

ADLANDIRILAMAYAN 1...

Resim
Makina, iplikleri sağdan sola doğru büküyordu... Ne güzel bir görüntü bu. Burdaki gürültü yerine güzel bir müzik olsa, ne keyifli olurdu herşey. Ustanın makinanın yanından gitmesinden istifade düğmeye basıp ip bükümünün yönünü çevirdi uzun saçlı, beyaz orkide tokalı kız… Çalışanlarla gülüştüler... Düz olanı eğlenceli hale getirmeyi seviyordu, ona göre düz, hayata göre gerçek olan… Malların yükleme vaktine az kalmıştı aslında... Oyunun sırası mıydı ? Müdürü görse sağlam bir azarı haketmişti. Özlemişti aslında bu kadar basit şeylere gülümsemeyi... Ona göre basit, hayata göre ciddi olan sahneler… Akşam eve vardığında, içeri girmeden evvel bahçenin taşına oturup kargaları ve kedileri izledi dakikalarca... Ne komik hayvanlar bu kargalar diye geçirdi içinden… Bayat ekmeği alıp kedilerin suyuna banıyorlar. Yaşlı kedinin kuyruğunu çekip, garibim etrafına saf saf bakınırken mamasını çalıyorlar. Dakikalarca bunlara güldü uzun saçlarında beyaz orkide tokası olan kız. Kendisi de sanki bi

Kabul Etmek İçin, Yeterli ve Sağlam Bir Delilin Var mı?

Resim
Diğerleriyle bağlantısı, ilişkisi olmayan bir ağaç nasıl sahteyse ve çürümeye mahkumsa; yargılar da böyledir. O yargıyı ispatlayan, ilişiğindeki diğer sebepler yoksa; bu sadece nefsi bir cümleden öteye gitmez. Ve nefsi cümlelerin kişiye değer katan, kişiyi yücelten bir karşılığı yoktur. Onlar insana sadece kayıp yaşatır. İnanarak söylense bile karşılığı yoksa, bir süreye kadar kişiyi oyalar, sonra da sönüp gider. Peki nedir; bir iddianın ilişiğinin olması durumu? Her gerçeklik, detaydaki sebeplerinin birleşip bütüne varmasıyla kendini ispatlar? Gerçekliği el örmesi bir kazak gibi düşünün… ? İlmekler birbirini takip eder ve birleşir. Birleştikçe bir bütün ortaya çıkar ve bir kazak meydana gelir…?O kazağın varlığının delilleri ilmeklerdir. Ve her ilmek, diğer ilmeğin varlığını ispatlar. Bu yüzden aralarında bir bağ, bir ilişki vardır. Bu bağları takip ederek ilişki örgüsüne bakar ve kazağın gerçekliğindeki alt yapıyı anlarız. Ancak ilmekler yoksa, gerçekte kazak da yoktur. Var diyo

MASAL MI GERÇEK Mİ?

Resim
Ne güzeldi masallar… Çocukluğumuz masallarla ge ç ti veee biz b ü y ü d ü k. Gerçek dünya hiç de masallardaki gibi değil... Hi ç bir ö yk ü bir varm ı ş bir yokmuş diye başlam ı yor ve onlar ermiş murad ı na diye sonlanm ı yor... Okulda, i şte sürekli bir yarış, bir rekabet var. Hi ç d e ö yle ç al ı şan da ç al ı şmayan da mutlu mesut değil. İş hayat ı nda k ö t ü krali ç eler var ama kimse Pamuk Prenses gibi davranmıyor.

İLİŞKİLERE YOLCULUK

Resim
Burak 48 yaşında, evli iki çocuk babası, İstanbul’da bir havayolu pilotuydu. Aynı zamanda memleketi olan Aydın’da organik tarım yaptığı büyük bir tarlası vardı. Yanında bir çok köylünün çalıştığı, kazancı güzel bir iş yapıyordu. Bir seferinde karısına;    “Ya hatun bıraksak şu İstanbul’u, Aydın’a yerleşsek… Hem sağlığımız, hem yaşam kalitemiz açısından çok iyi olmaz mı? Oradaki ticaretim çok iyi gidiyor biliyorsun. Güzel bir çiftlik evimiz var. Artık vücudum bu uçuş işlerine çok ayak uyduramıyor. Son günlerde göğsümde hep sancı hissediyorum…’’ dedi.