Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AYLA VE AHMET 2

Resim
Ayla ve Ahmet'in saadeti neye bağlıydı.. Ayla, zihninde birçok soruyla eve yaklaşıyordu. Yaklaştıkça kalp atışlarının arttığını hissediyordu. Hatta bir an kalbinin sesini çok net duydu. Duyduğu kalp sesiyle heyecanı daha da arttı. Şimdi eve girip nasıl bir tavır izlemeliydi? Ahmet’i eve çağırmış o da hemen gelmişti. Ahmet, salonda beklerken kendi istekleri doğrultusunda zihninde oluşan soruları düşünüyor, Ayla da eve yaklaştıkça kendi sorularını içinden soruyordu. Bir an durup, “eve hiç gitmeden buradan tamamen çekip gitsem mi?” diye düşündü. Ancak, iç sesi rahat bırakmadı onu. “Sorularına cevap bulmadan, içini dökmeden nereye gideceksin Ayla?” diye yanıtladı kendi sorusunu. “Önce içindekileri ona söyle sonra gideceksen yine gidersin.” Zihnini durduramıyordu. Ahmet’e çok kızmış, çok hırslanmıştı. Kısa bir an yine durdu ve tekrar düşündü.

AYLA VE AHMET

Resim
Telaşla eve girdi. Kısa zaman önce aldığı yeni mavi gömleğini giymişti o gün. Geniş paçalı kot pantolonu ile uyumunu sevmişti. Ne de olsa gözleri de maviydi. Hafif kırlaşan saçları, mavi gözleri ile giydiği mavi tonlu kıyafetler onu yakışıklı bir orta yaş erkeği yapıyordu. Giyimine de her zaman özen gösterirdi. Hiçbir zaman standartın altında bir kıyafeti olmamıştı. Kullandığı renk ve modeller modaya uygun ve lüks katagorisindeydi. Sağlığı ile pek ilgilenmez ama bakımı ile oldukça ilgiliydi.

FIRTINA EKERSEN DOLU BİÇERSİN

Resim
Dünyaya baktığımızda her şeyin bir sebebi ve bu sebebin de bağlı bulunduğu bir sonucunun olduğunu görürüz. Var olan her şey belli bir düzen içresinde varlığını sürdürmektedir. Nereye bakarsak bakalım bir sebep ve sonuç ilişkisi olduğunu görürüz sebepsiz hiçbir şey olmaz bu hayatta. Yağmurun oluşmasının da sebepleri vardır. Yağmurun oluşmasında iki işlem gerçekleşiyor. Yoğunlaşma ve buharlaşma.

İsteğim Gerçekten Yana, Tercihlerim Başka

Resim
İnsanoğlu hep gerçeği merak eder. Gerçeği öğrenmek ister. Sahte bir hayatı olsun istemez. Bir doktorun sağlığı hakkında gerçeği söylemesini ister. Çocuğunun geç kalmasının altında yatan gerçeği merak eder. Sevdiğinin ona gerçek duygularını aktarmasını ister. Aldığı cevaplar yeterli olmadığında teyit için tekrar sorar.

CAFER AZ KİBAR OL YA!

Resim
İstiyorum ama ne istiyorum? Anne bana karışma, benim de bir benliğim var ? özgürlüğümü kısıtlayamazsın anne. Peki özgürlük ne? Benlik ne? Ya asilik? Ya irade? Kim bilir bilseydim belki de böyle olmazdı. Baba ben aşığım evlilik aşk olmadan olmaz.Ben aşk evliliği istiyorum Peki aşk nedir? Evlilik nedir? O zaman sevgi nedir? Ya birbirinin zıddıysa Sıkıldım abi ya..eğlenmek istiyorum.Hadi bu akşam biraz gecelere akalım. Eğlenmek nedir? Peki zevk Ya mutluluk Ya birbirine zıdlarsa Evladım insanda biraz hırs olur, hırslı olacaksın başarmak istiyorsan.. Hırs nedir? Peki ya azim Ya başarıya götüren sadece azimli olmaksa Ve ben sana başarısızlık sebebi hırslı olmayı yüklüyorsam. Biraz anlayışlı ol hayatım. Ortam bozuk , ahlak kalmadı. Bu kadar kural olmaz Biraz merhamet göster şu çocuğa... Merhamet nedir? Anlayış nedir? Peki taviz nedir? Belki de merhamet edeyim derken taviz veriyorsun? Cafer biraz kibar ol ya... İnsan bari dışarıda eşine daha kibar olur. Etraftakiler ne der? Ne ka

HAYATIN LİSANI

Resim
İnsan günlük hayatın koşturmacası içinde alışılmışın dışında pek çok olaylar silsilesi ile karşılaşabilir. Aslında bu olaylar hayatın içinde insana sunulan iz ve işaretlerdir. İşaret bir olay olmadan önce, iz ise olaydan sonra oluşur. Bu iz ve işaretler aslında gitmek istediğimiz yöne dair karşımıza çıkan yön tabelalarıdır. Bu tabelalar doğru okunduğu taktirde bir anlam taşır. Aksi halde insanın paranoyalarını artırmaktan öteye geçmez. Yön tabelalarının öyle bir lisanı vardır ki yeryüzünde konuşulan hiç bir lisana benzemez. Bu öyle bir lisandır ki yeryüzünde pek az insan onu okuyup anlayabilir ve bu tabelalarla hamlesini tasarlayabilir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nin insana sunduğu en önemli stratejilerden biri de hayatın içinde karşılaşılan bu yön tabelalarının doğru bir şekilde okunmasını ve anlaşılmasını sağlamaktır. Yani, hayatın lisanını öğretir. İnsan da hayatın lisanını öğrendiğinde ne yapması gerektiğini öngörebilir ve karşılaşabileceği engellere ve düşebileceği tuza

SEBEPLER ...

Resim
Sebepler… Nedir sebepler? Toprak Işık Su Isı… Tohum... Niyet… Sonuçlar… Nedir sonuçlar? Ağacın dalındaki meyve… Peki meyveye bakıp görebilir misin onu meydana getiren sebepleri? Sebepler bir araya gelir ve kabul gördüğünde sonuç meydana gelir… Nedir sebepler? Er başlamak, İhtiyacı merak etmek, İhtiyacı gidermek için çözüm üretmek, Anlık çıkarlardan vazgeçmek, Tebessüm, Satış sonrası iletişim, Kaliteyi artırmak, Uygun fiyat oluşturmak, Rakiplerine destek olmak, İyi niyet Sonuçlar… Nedir sonuçlar? İyi bir marka olmak Peki iyi bir markaya bakıp gördüğün nedir? Görebiliyor musun sonucu meydana getiren sebepler dizilimini? Sebepler bir araya gelir ve kabul gördüğünde sonuç meydana gelir… Nedir sebepler? Güven veren davranışlar, Çalışkanlık, Canlı olmak, Şikayet etmemek, Verilen işi iyi yapmak, Oyalanmamak, Olumsuz olaylarda vazgeçmemek, Övgüde şımarmamak, Diğerlerine yardım etmek, Tebessüm, İyi niyet, Dua… Sonuç… Nedir sonuçlar? İyi bir kariye

Yaşamı, Yaşanmışlığa Çeviren Deneyimlerdir.

Resim
Bir saatlik uçak yolculuğunun sonundayız. Uçak yere inmiş, park etmek için pistte dolaşıyor. Yolculara göz gezdiriyorum. Kemerleri çözme anonsundan önce neredeyse herkes cep telefonunu açmış. Sağ salim iniş yapmak değil de tekrar ulaşılabilir olmak rahatlatıyor artık bizi. Orta yaşta takım elbiseli erkekler hemen iş takibine başlıyor. Gençlerimiz konuşmaktan çok mesajlaşıyor.  Eskinin on parmak daktilo kullanma marifeti şimdi çocuklukta cep telefonuyla öğreniliyor. Yolcular arasında en çok da yaşlılara şaşırıyorum. Onlar da bir telaş içine giriyor. Cep telefonlarını açıp sosyal medyada paylaşılan videoları izlemeye başlıyorlar. Belki de etraflarındaki gençlere uyumlanma isteğidir onlarınki... Pilot uçağın motorlarını kapar kapamaz da herkes bagajını alma hamlesi yapıyor. Sonra da herkesten önce uçaktan çıkma telaşı.   Bu kadar hızlı çıkınca havaalanındaki herşey bize yavaş gelmeye başlıyor. Bagajımız gelmese söyleniyoruz. Havaalanı servis otobüsü hemen kalkmasa "şik

Tek Olmak Yalnız Olmak Demek Değildir Oysa!

Resim
İnsan, kimin kendi isteklerini daha tatmin ettiğine bakar, O insanı yakını sanmak için... Ya ne istediğini bilmiyorsa o insan... Ya da istedikleri özüne zarar veriyorsa... İnsan kendine yakın bulduklarını arar sadece... Ya aradıkların gerçekten yakının değilse... Ya onların isteklerini tatmin ettiğin için yakınında iseler... İnsan diğer insanları arar, kendini yalnız hissettiğinde... Ta ki kalabalıkta da kendini yalnız hissedene kadar. Yalnızlık tek başına olmak değildir oysa! Ve yalnızlık değildir, bir kişi tarafından terk edilmek... Ve yalnızlık değildir, sevdiklerinin cenazesinde bulunmak... İnsan, terk edildiğinde değil, yakını öldüğünde değil, tek başına kaldığında değil... İnsan, ancak sana senden daha yakın olanı unuttuğunda yalnız olur. Sana ait her şeyi vereni, Ve sana ait olan her şeyi geri alacak olanı Unuttuğunda yalnız olur ancak. Çevrendeki her şeyden ve herkesten önce olanı, Ve çevrendeki her şey ve herkesten sonra olacak olanı,

Aynı Yamaca Bakan İki İnsan

Resim
Yamacın üzeri yemyeşil otlar ile kaplıydı. Otların içerisindeki beyaz kır çiçekleri adeta gelin duvağını anıdırıyordu. Hafif esen rüzgârla çiçeklerin kokusu her yere dağılmıştı. Bir yandan kuş cıvıltıları, bir yandan rüzgarın esintisi ile dağılan mis kokular...Yer, gök, yürek her yer çiçek açmıştı adeta... Kadın, bir yandan elbisesinin eteklerini tutuyor, bir yandan çiçekleri ezmemek için parmak uçları ile çimlerde sekiyordu. Yüzündeki tebessümle yamaçtaki görsel şölenin çok estetik olduğunu düşünüyordu.  Dağın eteğine doğru yaklaştı. Kır çiçekleri ile dolu yeşil yamaca doğru baktı. Yamacın çok dik olduğunu fark etti. Etrafından dolaşmak çok zaman kaybına sebep olabilirdi. Esen rüzgar, tepedeki geçitin de zorlu olduğunu işaret ediyordu. Ama bu tepeyi aşmak zorundaydı genç adam... Çünkü su, tepenin diğer tarafındaydı ve ailesinin o suya ihtiyacı vardı. Hiç düşünmeden gücünü topladı ve yamaca doğru emin adımlarla yürüdü. Yamacın o zorlu yokuşu bittiğinde genç adam da suya ulaşm

Olumlu Düşün

Resim
Kırmızının bu tonunu seviyordu. Koyu değildi ve parlak bir rengi vardı. Çok önemli bir inceleme yapıyormuşçasına parmakları arasında duran kalemi hafifçe çevirip inceledi. Ardından defterine yazdığı “yapılacaklar listesi” satırına yeniden baktı… Yine senenin o zamanlarıydı. Biri bitmek üzereyken, yenisi birkaç güne açılışını yapacaktı. Ayça için bu çalışma bir alışkanlık olmuştu. Takvimin bu dönemlerinde, geçmiş senenin muhasebesini yapar, yeni senede istediklerini listelerdi. Hevesle kullanmaya başladığı bu kırmızı kalem, önümüzdeki senenin ‘yapılacaklar listesi’ başlığını yazmaya uygun görülmüştü… YAPILACAKLAR LİSTESİ Spora başlamak Bakımlı olmak Kilo vermek Annemle daha fazla ilgilenmek Seramik kursuna başlamak İngilizcemi ilerletmek Her hafta 1 kitap okumak Dolap düzenleri Yeni yerler gezmek Para biriktirmek – Lütfeeeen …. … … Liste uzayıp gidiyordu. Listesinin tamamlandığına inandıktan sonra altına büyük harflerle şöyle yazdı. “BU SENE AYÇA BUNLARI YAPMAYA SÖ

Roller ve Modeller

Resim
Güneşin doğuşu ile etraf ısınmaya başlamıştı. Sıcak bir Pazar sabahı idi. Etrafta kimsecikler yoktu. Dükkan kepenkleri  yavaş yavaş açılıyor, tezgahlar kurulmaya başlıyordu. Sık dallı, koyu yeşil yapraklı defne ağaçları arasında bisiklet ile turluyorlardı Deniz ve Öykü. Çocukluğunun Bağlarbaşı, Fıstıkağacı sokaklarında da görürdü kapı girişlerinde asılı olan defne yapraklarını. Hoş kokusu ve zeytine benzeyen meyvesi ile ne çok şeyi çağrıştırıyordu. İç içe girmişti tüm geçmiş ve yaşanmışlıklar tıpkı defne ağacındaki yapraklar misali. Kimi zaman kendi çocukluğunda geziniyordu. Kimi zaman kızı Öykü'nün çocukluğuna gidiyordu. Kendi kariyer hırsları ve kişisel çıkarları sebebi ile; yarım kalmış acı ve pişmanlık dolu hikayesine. Pişmanlığı arttıkça yine gözünün önüne aynı görüntü geliyordu. Defalarca, defalarca aynı görüntü... Havaalanında sırtlarında çantaları ile Paris yolcusu iki çocuk... Beş yaşında arkasını dönüp ağlayan bir erkek çocuğu ve “Yeter artık ağlama ve ö

Bu Çocuklar Şanslı mı Şanssız mı?

Resim
Alnındaki kırışık duruş, yaşıyla tezat oluşturuyordu. Bu tezat, velilerin çocuk parkındaki görüntüleri gibiydi… Bora henüz sekiz yaşındaydı. Okul değiştirmek için geçiş sınavına gelmişti. Aynı bahçede, anaokulu sınavına girecek olanlar, geçiş sınavı için bulunanlar ve tabi ki  olanlardan daha endişeli pek çok veli vardı Semih, çocuğunu sınava getirirken bu kadar kalabalık bir tablo ile karşılaşacağını düşünmemişti. Oysa okul ana baba günüydü. Her yerde çocuğuna tembihlerde bulunan anne- babalar vardı. Görüntü adeta bir boks müsabakasının molasını andırıyordu. Az sonra başlayacak mücadele için verilen tüyolar bitmek bilmiyordu. Çocuklar da anne babalarının ellerini sıkıca tutmuşlardı. Bazılarında rahat, bazılarında ise kaygılı, ağlamaklı bir ifade vardı. İşte o yaşta bir çocuğun alnına kırışık görüntüyü veren de bu kaygılı ruh haliydi… Bora’nın içinden, parka doğru koşup kaydıraktan kaymak geldi. Ne var ki park velilerin istilasına uğramıştı. O küçük aletlerin yanın

Anne Ben Senin Sandığın Gibi Değilim…

Resim
Anne ben senin sandığın gibi değilim… O gün çok kalabalık bir organizasyon vardı. Herkes gelenlere hizmet ediyor kimse birbirinin işine karışmıyordu. Askerlerini uğurlamaya gelmiş buluşma mekanı olarak oraya seçmişlerdi. Güzel bir topluluk vardı içerde. Esprili, neşeli ve sohbetli bir topluluktu. Küçük çocuklar da vardı ve ortalıkta ayak altında dolaşıyorlardı. Mekan 3 katlı eski bir konaktı. Ahşap merdivenli, biraz da servisi meşakkatli bir kafeydi.  Garsonlar birbirleriyle kardeş gibi olmuşlardı. Mekan sahipleri bir anne ve oğluydu. O yüzden işletmeye girenler evlerine gelmiş gibi hissederlerdi. Hatta servisleri gecikince kalkıp kendi işlerini kendilerinin gördüğü bile olurdu. O günlerde anne ile oğlunun arası biraz gergindi. Anne neden olduğunu anlayamıyordu ama bir türlü oğluyla iletişim kuramıyordu. İlişkilerinde bu kadar mutsuz oldukları bir dönem olmamıştı. Çok asabiydi oğlu. Herkese karşı sert tavırları ve asık suratı dikkat çekiyordu. İşe sabahları geç kalıyordu.