Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KOMŞU BASKISI

Resim
Komşuluk ilişkileri her zaman biraz kıt olmuştu Lale’nin. Öte yandan bir süredir karşısına komşu hakkı ile ilgili şeyler çıkıyordu. Bunlar da onu çok düşündürüyordu. Komşuluk ilişkileri zayıf biriydi ve artık bu yönü onu rahatsız eder olmuştu. İnsanın olumlu olmayan bir yönünün farkına varması önemliydi. O özelliğinin kendisini rahatsız etmesi de öyle. Yoksa değişim, dönüşüm olmazdı. Dününe göre daha iyi bir insan olma derdi vardı Lale’nin. Bu yüzden fark ettiği, rahatsız olduğu zayıf yönünü dönüştürüp komşuluk ilişkilerini güçlendirmek istiyordu. Bununla birlikte komşuluk ona, dünyanın en zor işi gibi geliyordu. Eşinin işi nedeniyle Kayseri’ye taşındıklarında yeni şehir, yeni kararları oldu. “Nihayet farklı bir şehir, farklı bir ev” diye düşündü. “Komşuluk yapmak için yepyeni bir başlangıç. Ben de artık iyi bir komşu olacağım.” Bu düşüncelerle yerleşti yeni evine. Karşı komşusu ile tanıştı önce. Dört çocuklu, gündemi sadece çocukları olan, kendi halinde bir kadındı. Üst ko

FARKLILIKLARA RAĞMEN BİRLEŞEBİLENLERDEN OLABİLMEK ...

Resim
Çoğu insan kendine benzeyenlerle iletişim kurmayı tercih eder ama kendini geliştirmek isteyenler ise farklı olanlarla iletişime geçmeye öncelik verir... Farklılıklar olmasına rağmen, ortak noktada buluşabilenler ise her zaman kazananlardan olur...

GEÇİCİLİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK AMAÇ...

Resim
GEÇİCİLİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK AMAÇ... > Gündelik işlerin arasında nasıl da geçivermişti zaman… Yorgun yüzündeki çizgiler, ellerindeki nasır ve gözlerindeki hüzün zamanın görünen izleriydi. Peki ya görünmeyenler? Görünmeden geçen dakikalar, saatler, yıllar… Yani ömrün… Yani en büyük sermayen… Sana çok iyi değerlendir diye verilmiş ve hiç değerlendiremediğin o servet... Nasıl da geçivermişti değil mi? Acıyla bakar albümdeki soluk ve eski resimlerine insan. Ahh nasıl da geçivermişti gençlik, hem de hiç geçmeyecek zannederken… O yıllar neredeydi şimdi? Yürek yakan o şen kahkahaların, çapkın bakışların neredeydi? Hani çok güzeldin ya… Ya da çok yakışıklı… Hiç gitmeyecek gibi geliyordu ya güzellik, hani hiç değişmeyecek gibi… Ama değişmişti işte hem de çok… Her fotoğraf ve hatta vücudundaki her zerre bunu anlatıyordu. Görüyordun zamanın ve geçiciliğin sendeki izlerini, her ne kadar kabul etmesen de. Gelip geçivermişti ömür, bir bakışlık göz açıp kapama ya da tek nefeslik bi

HAREKET VE AÇLIK İLİŞKİSİ...

Resim
İnsanı harekete geçiren şey nedir? İmkanları çok olan mı, imkanları az olan mı daha iyi iletişim kurar? Aç olan mı, tok olan mı daha marifetlidir?...

SEÇİMLERİMİZ ...

Resim
Yollarımız birleşirken, Seçimler yaparız, Seçimlerimizin yönü hangi yönde olduğuna göre, kazanır veya kaybederiz...

GÜVENLİ BAĞLANMA & KARARSIZ BAĞLANMA

Resim
İnsanlarla aramızda ilişki (bağ) olabilmesi için birbirimizin ihtiyacını gidermemiz gerekir. Eğer ihtiyaçsız olsaydık, aramızda bir alışveriş olmayacak, dolayısıyla ilişki kurmak için motivasyonumuz da kalmayacaktı. Kendi marifetlerimizin gidermeye yetmediği ihtiyaçları, dış dünyadan gidermeye çalışmak bizi ilişki kurmaya zorunlu tutar. Ve ihtiyaç gördükçe karşı tarafta bir anlamımız olmaya başlar. Böylece ilişki yani bağ dediğimiz kavram oluşur. İhtiyaç görebilmek için ihtiyacı fark etmemiz gerekir. İhtiyacı fark edebilmem ve değişiklikleri anlayabilmem için belli dönemlerde karşımdakine bilinç vermem, onu gözlemlemem gerekir. İhtiyacı anlamaya çalışmazsam, İhtiyacı gidermek yerine kestirme çözümlerle ihtiyacı geçiştirmeye çalışırsam, Sürecin hakkını vermediğim için ilişkide aldığım sonuçlar olumsuz olur. Ne demek bu? Diyelim ki bir bebeğimiz var; İlk başta hiçbir ihtiyacını söyleyemiyor. Benim işaretlerden ihtiyacı anlamam ve gidermem gerekiyor. Ve bunun zamanlama

KADER AĞLARINI ÖRÜYOR...

Resim
İnsan bir seçim yaptığında sadece o şeyi seçtiğini zanneder. Oysa biz bir karar verdiğimizde o seçeceğin ilişkili olduğu her şeyi de seçiyoruz aslında... Bir seçim yaptığımızda bir ağ örgüsü seçiyoruz... Kendi ülkemizde yaşarken ve çalışırken, Yurt dışı çalışma teklifi geldiğinde... Sadece gelen teklife bakabiliyoruz. Teklif edilen pozisyona veya maaşa... Dar düşünebiliyoruz seçeneği değerlendirirken... O teklif edilen seçeneği durağan zannedebiliyoruz... Oysa o seçenek, Kendisiyle ilişkili birçok vaka ve insan ağı barındırıyor... Sağı, solu, önü, arkası var... O seçeneği kabul etmek onunla ilişkili olan tüm ağları kabul etmek demek, Aslında bir yaşantı seçiyoruz, Kader ağı seçiyoruz... Yurt dışında karşılaşacağımız insanları, Orada, iş yerinde yaşayacağımız zorlukları, Apartmanımızı, komşularımızı, alışveriş yapabileceğimiz mekanları, o ülkenin kültürünü, evliysek ve eşimizle gidiyorsak değişimden dolayı eşimizle yaşayacağımız olayları, çocuklarımızın ark
Resim
  DİKKAT! BİRİ BİZİ KALİBRE EDİYOR...   Testler günümüzde bireylerin başarı seviyelerini belirlemek için en sık kullanılan ölçme araçlarıdır. Test maddelerinin tamamının yanıtlanmasının beklenildiği kâğıt kalem testleri de en yaygın test türüdür. Bu tip testlerde her başarı düzeyine yönelik nitelikli ölçme yapabilmek adına çok sayıda madde uygulanır. Bu nedenle de testi alan bireylerin kendi seviyelerine uygun olmayan maddeleri de cevaplandırması söz konusudur. Bu da gereksiz zaman harcanmasına sebebiyet verir.   Günümüzde bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması sonucunda eğitimciler ve test geliştiren firmalar kâğıt üzerinde yapılan sınavları teknoloji tabanlı türlere dönüştürmeye başladılar.  Bu çerçevede yapılan çalışmalar “kullanıcıya uyarlamalı” olarak da adlandırılan bilgisayar destekli bireyselleştirilmiş test türlerini ortaya çıkardı. Bu testlerdeki temel işleyiş bireyin karşısına ona en uygun maddeyi çıkarmak ve yetenek düzeyini bu doğrultuda

İLETİŞİM NEDİR?

Resim
İletişim konuşmak mıdır? Eğer konuşmak olsaydı, konuşarak problemlerimizi çözmemiz gerekmez miydi? İletişim nedir?

YEPYENİ KARARLAR

Resim
Siyah kapağın üzerinde, turuncu renk iyi durmuş diye düşündü. Senenin bitişinin sevdiği yanlarından biri de yeni bir ajandaya geçecek olmasıydı. Ömrünün bu yeni senesinde, neredeyse gittiği her yerde, kendisine eşlik edecek bir seçimdi bu. Yeni yılın gelişi, onu her zaman heyecanlandırırdı. Yeni sene demek, yeni kararlar, hedefler demekti. Geçen sene isteyip de yapamadığı pek çok şeyi yapabilme umudunu taşırdı. Bu sefer olacaktı… Ümitliydi… Yeni yıl ona, istediği hayatı düzenleme imkanı verecekti. Geçen sene yapmak isteyip de yapamadığı pek çok şey olmuştu. Ama insanın hayata olumlu bakması gerekmez miydi? Yapamadıklarına odaklanmak yerine, yeni seneyi hayal etmek, yepyeni umutları yeşertmek gerekirdi. Her sene olduğu gibi, ajandasını açtı. Akadaki boş sayfalara “Yep Yeni Hedefler” yazdı. Ajanda yeni olsa da, hedefleri senelerdir aynıydı. Her sene hevesle başlıyor, yapamadıkları oldukça morali bozuluyordu. Birini yapamadığında diğerlerini de yapası gelmiyor

NEREDESİN İSRAF?

Resim
Evindeyim; Kullanmadığın odanda, Kullanmadığın dolabında, Çekmecende, Kullanmadığın her eşyandayım... Neredesin İsraf? Zamanındayım; Her boşa harcadığın anda, Boş geçen her gün ve saatinde, Fazla uyuduğunda yatağındayım… Neredesin İsraf? Attıklarındayım; Cam şişelerde, Plastik kaplarda, Yemeklerde, İçeceklerdeyim… Neredesin İsraf? Giymediğin her kıyafetinde, Ekmediğin her toprakta, Yarım kalan her işinde, Üretmediğin her anında, İhmal ettiğin her konudayım… Neredesin İsraf? Ders çıkarmadığın her yaşamışlıktayım; Öğrenmediğin her anda, Çalışmadığında sana çok yakınım, Çalışmadığın her zamanda, Veremediğin her sevgide, Hayat amacın olmayan her günündeyim… Neredesin İsraf? Boş konuştuğun her sohbetindeyim; Dedikodu ile geçen zamanlarında, Falcılarla oyalanılıp cesaretle çözmediğin her problemde, Çözümü erteleye erteleye büyüttüğün her konudayım… Neredesin İsraf? Fayda vermeyen her bilgide, Anlayamadığın her ilişkindeyim… Nere

ÜRETİM VE TÜKETİM...

Resim
Üretim tüketim dengesi nasıl olmalı? Tüketmek için üreten insanlar nasıl davranır? Üretmek için tüketen insanlar nasıl davranır? Hedefine kimler ulaşır? Üretmek için tüketenler mi? Yoksa tüketmek için üretenler mi?

BİRİCİK OĞLU

Resim
Oğlu için en iyisini istiyordu. Bir anne olarak elinden gelenin en iyisini yapma gayreti yüksekti. Anne olmak onun için önemliydi. Anneliğin hep kadınlara verilen mucizevi bir görev olduğuna inanırdı. Oğlu için en iyi yemekleri yapardı. Ayrıca şık ve temiz giyinmesi için oldukça özen gösterirdi. Okulda başarısı için ayrı çaba sarf ederdi. Oğlunun düzgün bir eğitim alabilmesi adına öğretmenleri ile hep konuşurdu. Her gün oğlunu anaokulundan aldığında hocalarıyla sohbet ediyor sonrasında da ödevlerini kontrol ediyordu. Yatmadan önce her gece hikaye kitapları okuyordu. İyi ve sağlıklı beslenmede oldukça önemliydi. Sabahları pekmezini, portakal suyunu eksik etmezdi. Okula giderken ayrıca ona geliştirici hikayeler dinletiyordu. Çocuğunu kendini daha iyi ifade edebilmesi icin drama derslerine yazdırmıştı. Hafta sonu müzik derslerine, hafta içi de spor derslerine götürüyordu. Bir süre sonra oğlu ilkokula başladı. Aynı düzen ve oğluna olan ilgisi artarak devam ediyordu. Okuldaki

HEDEFE ULAŞMAK KOLAY MI?

Resim
Hedefe ulaşmak için ne zaman ve nasıl esneklik gösterebiliriz? Esneklik mi taviz mi olduğunu nasıl anlayabiliriz?

HATADAN DÖNÜŞ HAKKI...

Resim
Aynur yine hıçkırıklara boğularak kapatmıştı telefonu. Daha doğrusu suratına kapatılmıştı telefon. Suratına çarpılmıştı gerçekler, acı gerçekler... Kızı zaten çocukluğundan beri böyleydi. Büyüyünce düzelir demişti. Ama problemler de hayat gibi durağan değildi. Çözülmeyen her şey daha da kötüye giderdi... Giderdi de kızının bu kadar ileri gideceğini de hiç düşünmezdi. Düşünmek istemezdi. "Sen benim en büyük düşmanımsın" diye bir insan nasıl diyebilirdi annesine? Hem de Aynur yıllarca kızının sözlerini düzeltmeye çalışırken... 'Bana böyle deme. Neden böyle konuşuyorsun?...' Oysa sözler sadece sonuçtu. Yıllarca süregelen yanlış sebeplerin sonucu... Daha da acısı doğruyu yaptığını zannederken kendi eliyle kendine zalim yetiştirdiğini öğrenmesi olmuştu. Yengesi deyince ona kızmıştı da katıldığı bir seminerde, 'Her insan kendi zalimini oluşturur' ‘u duyunca sarsılmıştı. Ve o derste anlatılanlar... Sanki kendi hayatını karşıdan izliyordu. Meğer ne

HEPİMİZDEN BİR PARÇA...

Resim
Falanca yılın filanca ayında ve falanca gün doğmuşum… Belki bahar belki kış ne önemi var ki? Doğduğumda kimseyi tanımazdım hatta biraz da korktum. Bilmediğim tanımadığım bir dünyaya adım attım. Sesler ve görüntüleri bugün hatırlamıyorum bile. Sadece açtım. Birinin kucağında doyurdular, sonradan öğrendim ki annemmiş, o dünyaya getirmiş beni. Kokusu, dokunuşu, sesi yumuşacık, merhamet dolu. Birkaç ay geçti bir de baban var dediler. İlk başta yalan yok biraz garipsedim. Anneme göre daha uzaktı bana. Bir sabah görürdüm bir de akşam. Bazen ben erken uyur babamın geldiğini de duymazmışım annem anlattı sonradan, haberim olmadan öper okşarmış beni, böyle giderirmiş özlemini. İşe gidiyormuş, ne demekse. Solucan gibiydim ilk başta, yerde kıvranıp duruyordum sonra ellerimi fark ettim. Onları önce ağzıma soktum sonra emekledim. Sanırım biraz da böyle devam etti yerdeki mücadelem. Evdeydim, yerdeydim. Derdim çoktu, fark eden de çoktu. Annemin dikkati hep üzerimde, bana karşı merhametli

BİZİM EVDE BİR YANLIŞ DÖRT DOĞRUYU GÖTÜRÜYOR...

Resim
Elleri daha tazecik teniyle kaplıyken yer yer kanlı lekelerle süslenmişti. Lekelerden belli oluyordu ki çok uğraşmıştı. Kazımış, kaşımış tekrar kazımış ve canını acıtmıştı. Rahat değildi belli ki. Kazıdıkça alışkanlık haline gelmiş, kendine zarar vermekten çekinmez olmuştu. Hatta zaman içerisinde bununla rahatlar olmuştu. İnsan acı ile nasıl rahatlardı? Daha on altısında onun dünyası buna nasıl karar vermişti? En güzel ve en canlı yaşında kendine neden bu kadar zarar veriyordu? Kollarını ve bileklerini saklamaya çalışması kendinin de yaptığından memnun olmadığını gösteriyordu aslında. Halbuki yaşı ilerlemiş, teni değişmiş, kırışıklıkları artmış, çizgilerinin aralarındaki gölgeler kalınlaşmış biri için tenini beğenmemek daha anlaşılırdı. Ama onun için hiç anlaşılır değildi. Daha hiçbir kırışıklığı bile yokken… Pembe beyaz taptaze bir teni vardı. Yumuşacık ve çok güzel… Ama o bu güzelliği kazımış, yara izleri ile doldurmuştu.